Gazeteciler barışı konuştu

Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti tarafından düzenlenen 46. Başkanlar Konseyi Toplantısı kapsamında gerçekleştirilen "Çözüm Sürecinde Medyanın Dili ve Rolü" ko

15.09.2014 10:41:00 0
Gazeteciler barışı konuştu

KAÇINILMAZ BİR MESLEK İLKESİ

Diyarbakır Liluz Otel’de düzenlenen panele; AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, TGF Genel Başkanı Atilla Sertel, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Veysi İpek, 81 ilden gelen basın meslek örgütü başkanları ve gazeteciler katıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Veysi İpek, “Dilimiz, figürlerimiz, düşüncelerimiz farklı olsa da kültürümüz hemen hemen aynı. Umuyorum bu panelden sonra çözüm sürecine katkı sunar ve barışın bir an önce tesis edilmesi sağlanır. Umarım hem doğuda hem batıda analar ağlamaz. Güneydoğu’daki gazeteciler olarak önce iğneyi kendimize batırmayı uygun gördük bu amaçla bu paneli düzenledik” dedi. Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel de dünyada gazetecilik mesleğini yapan herkesin barıştan yana olmasının kaçınılmaz bir meslek ilkesi olduğunu ifade etti.

 

BERABER YAŞAYACAĞIZ

Sertel “Avrupa’nın orta yerinde katliamlar yaşanırken, bugün Ortadoğu coğrafyasında insanları yalnızca mezhepsel nedenlerle, adını, soyadını sorarak öldüren anlayışın çok dibimizde olduğu günümüzde, Türkiye’nin tümünde bu barış dilinin ve kardeşlik türkülerinin söylenmesinin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin bu sorunu çözmesindeki temel ana eksen demokrasi ve özgürlüklerdir. Kimsenin kimseyi ötekileştirmediği, dini, dili, mezhebi, ırkı, inancı veya inançsızlığı ne olursa olsun herkesin beraber yaşadığı bir Türkiye özlemiyle, barış dilini kullanmak etik olarak anlamlıdır. Biz birlikte güzeliz. Beraber yaşadık, beraber yaşayacağız” dedi.

 

BARIŞ İÇİN İLETİŞİM MODELİ BENİMSENMELİ

Panelin ilk oturumunun moderatörlüğünü gazeteci-yazar Muharrem Sarıkaya yaparken, Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi ve akademisyen-yazar Hüseyin Yayman birer sunum yaptı. Barış gazeteciliğini savunmanın yanında barış için iletişim modelini benimsemek gerektiğini belirten Muharrem Sarıkaya “Barış gazeteciliğini yapabilmek için barış için iletişimin bütün modelitesini hayata geçirmemiz gerekir. İletişim sadece televizyon, gazete veya medya değildir, yaşayan bir kişinin hayatında bir kez olsun sinema veya tiyatro görmesidir. Danstır, müziktir, sanattır, onun ayağına götürülmesi, normalleşmedir” dedi.

 

MEDYANIN DA GÜNAHI VAR

Sorunların bu noktaya gelmesinde toplumun tüm kesimlerinin olduğu gibi medyanın da günahı olduğunu ifade eden Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi de “Bugün yaşadığımız aslında bir iyileşme, toplum olarak kendimizi tanıma sürecidir. Medyanın geçmişte nasıl negatif rolü olmuşsa, bugün bundan çok daha fazla bir pozitif rolü var. Çözüm süreci ile birlikte olması gereken rotaya girildi. Son 30 yılda çok ağır, kanlı bir süreç geçirdik ve toplumda yaratılan maddi manevi tahribatlarla yıllarca daha uğraşacağız. Ama eninde sonunda geleceğimiz nokta masaya birlikte oturmaktı ve bugün masaya oturduk, sorunu barışçıl yollarla çözmeye çalışıyoruz. Bugün nasıl toplum devlet ilişkisini yeniden tesis etmek gerekiyorsa, medya toplum ilişkisini de yeniden tesis etmek, onarmak gerekiyor. Son dönemlerde yaşananlarda düzelmeler oldu. Medyanın barış sürecini destekleyen bir tutum sergilediğini görmek sevindiricidir. Bayrağa saldırılar kabul edilebilir değil, hepimiz kınıyoruz ama böyle hassas bir süreçte, bilinçsiz bir insanın yaptığı, bilinçsiz bir davranışı çok büyütüp, öne çıkartıp, muhalefet liderinin bunun üzerinden siyaset yapacağı, toplumu geren bir noktaya taşımak da yanlıştır. Basın bu üsluba daha dikkat edebilir. Sabırla, herkes sorumluluk hissederek, farklı bir algının oluşmasına yol açmadan, sorununun çözümünü amaçlayan bir anlayışla meseleye yaklaşmak hepimizin sorumluluğudur. Çok önemli bir aşamaya geçtik” dedi.

 

100 YILLIK PROBLEM 100 GÜNDE ÇÖZÜLMEZ

Akademisyen – Yazar Hüseyin Yayman da 100 yıllık problemin 100 günde çözülemeyeceğini ifade ederek “Sorunun ekonomik, sosyal, ön yargı ve psikolojik boyutları var. Çözüm süreci 20 yıl gecikmeli geldiğini dile getirdi. Kürt realitesini tanımak Türkiye’yi bölmedi. 2009 yılında devletin Kürtçe yayın başladı ve Türkiye bölünmedi, duygudaşlık arttı. Kürt yayınlar arttı ve Türkiye bölünmedi. Ama hala anadilde eğitim olursa Türkiye bölünür mü, deniliyor. Sen Türkiye’nin birliğinden, bütünlüğünden yanaysan gel Diyarbakır’ı gez, Hakkari’ye git. Oradaki insanlarla konuş sohbet et. Kürtler bölünmek mi istiyor başka bir şey mi istiyor sor öğren. Çözüm süreci sonuçlandığında ne olacak? Bizim cebimize ne girecek? Anaların ağlamaması en büyük kazanımdır” dedi.

 

HABER NAMUSUMUZ OLMALI

Panelin ikinci oturumunun moderatörlüğünü ise gazeteci – yazar Doğan Satmış yaptı. Bu bölümde Milliyet Gazetesi okur temsilcisi Belma Akçura ve gazeteci Hüseyin Yılmaz barış gazeteciliğine ilişkin fikirlerini paylaştı. Akçura, gazeteciler sürece katkı koymak istiyorsa yaptığı habere namusu gözüyle bakması gerektiğini ifade ederek “Medya bir dönem nefret dilini kullandı ve insanları hedef gösterdi. Medyanın dili değişti mi? Medya ırkçı söylemlerinden, nefret dilinden vazgeçti mi? Devlet dilini değiştirdiği için medya da nefret dilini değiştirdi ama içselleştiremedi. Biz gazetecilerin en çok ihtiyacı olan şey; akıl ve vicdan muhasebesini doğru yapabilmesi ve doğru haberciliğin altına imza atmaktır” derken, gazeteci olarak barışın tarafında yer aldığını belirten Hüseyin Yılmaz da, “Birkaç yıl önce bölge insanları gazetecilerle konuşmak bile istemiyordu. Ama sonra sorunlarını aktarmak adına konuşmak için sıraya girdiler” dedi.

 

Haber / Gülveren VATANSEVER

 


0282 726 91 91
0282 747 65 10