Öztrak'tan Avrupa'ya göçmen tepkisi

Suriyelilerin ardından Türkiye'ye akın akın giriş yapan Afganistanlı mültecilere ilişkin Avrupa'dan yapılan açıklamalara tepki gösteren CHP Sözcüsü Faik Öztrak, "Tüm bölgeyi empery

Tekirdağ 27.07.2021 12:12:00 0
Öztrak

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu.

 

KARADENİZ’DE FELAKETİN ASLİ SORUMLUSU ERDOĞAN ŞAHSIM HÜKÜMETİ

 

Öztrak, “ Ne yazık ki, geçtiğimiz Kurban Bayramı’nı da, bayram tadında yaşayamadık. Rize ve Artvin’de yaşanan sel felaketleri, canımızı, yüreğimizi yaktı. Bayramımızı zehir etti. Felakette yaşamını yitiren vatandaşlarımıza, Allah’tan rahmet diliyoruz. Artık her yaz Karadeniz’de bir sel felaketi yaşıyoruz. Bu kaçıncı sel, bu kaçıncı felaket? Peki, bu felaketlerin tek sorumlusu, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin söylediği gibi, çaylıklarda kullanılan azot gübresi mi? Veya yamaçlara yüksek ev yapan vatandaşlarımız mı? Hayır. Bu felaketlerin birinci dereceden sorumlusu yandaşlara yaptırılan HES’lere, rant için ormanların katledilmesine, yanlış yapılan yol, köprü ve su bentlerine, izin ve onay veren Erdoğan Şahsım Hükümeti’dir” dedi.

 

BATTIKÇA ZIVANADAN ÇIKIYORLAR

 

Ama bunların yönetim anlayışını artık hepimiz biliyoruz. Beylerin yetkileri çok. Ama sorumlulukları hiç yok. Ne diyor Tarım Bakanı, “Vatandaş kendini korumanın yollarını bulacak.” Allah aşkına! İş yine vatandaşa kaldıysa, siz o koltuklarda neden oturuyorsunuz? Siz ne işe yarıyorsunuz? Battıkça zıvanadan da çıkıyorlar. Gerçekten metal yorgunu bunlar, artık ne yaptıklarını bilmiyorlar. Millet evinden, barkından olmuş. Beyefendi kapısının önünde çay yetiştiren yurttaşlarımızı, otobüsten kafalarına çay atarak teselli etmeye çalışıyor. Sele karşı, keyif çayı için diyor. Almanya’da da sel felaketi oldu. Ama Almanya’yı yönetenlerin aklına, felaketzede Almanların üstüne çay paketi atmak hiç gelmemişti. Onun yerine selden zarar görenler için 400 milyon avroluk acil destek paketi açıkladılar. Neden? Çünkü devlet milletin kafasına böyle tepeden tepeden çay paketi atarak, saçmalamak için değil, zor günlerinde milletine destek olmak için vardır. Bu vesileyle, milletvekili arkadaşlarımızın Rize ve Arhavi’de milletimizin yanında olduğunun altını da çizmek istiyorum” diye konuştu.

 

HÜKÜMET SALGINI UNUTTU, MİLLETE UNUTTURDU

 

Bayram sonunda vatandaşların yeniden salgınla yüzleşmek zorunda kaldığını kaydeden Öztrak, “10 günlük uzun bayram tatilinde, hükümet salgını unuttu, millete de unutturdu. Plajda, mesire yerlerinde, maske de, mesafe de kalmadı. Sonuç: Temmuz ayı başında 4 binlere kadar düşen vaka sayısı, dün itibariyle 14 binin üzerine çıktı. Dünyada en yüksek günlük vaka sayısına sahip, 15 ülkeden biri yeniden olduk. TÜİK hala, “2020 Ölüm ve Ölüm Nedeni” istatistiklerini yayımlayamıyor. Yine hastane yatış sayıları, üç haftadır her ne hikmetse açıklanmıyor. Diğer taraftan bugüne kadar aşı yaptıranlardan kaçı, Koronavirüs’e yakalandı? Bunlardan kaçı Çin aşısı,  kaçı Alman aşısı oldu? Kaçı hastaneye yatırıldı? Kaçı yaşamını yitirdi? Bunları da öğrenmek milletimizin hakkı. Yine bir başka konu, aşılamada neden hızımız düştü? Şu ana kadar nüfusumuzun ancak yüzde 20’sini iki doz aşılayabildik. İsrail’de nüfusun yüzde 61’i, Kanada’da yüzde 55’i, Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzde 49’u, Avrupa Birliği’nde yüzde 46’sı iki doz aşılandı. Salgının başından bu yana, milletimiz canıyla cüzdanı arasına sıkıştırıldı. Erdoğan Şahsım Hükümeti, nüfusun yüzde 50’sini iki doz aşılayamadı. Ama onun yerine can yerine, yine cüzdan tercihinde bulundu. Ve bir kez daha kontrolsüz bir şekilde açıldık.

Şimdi, “Dördüncü zirvenin, hemen başında olduğumuzu” söyleyen bilim insanları var. Aşılama ve tedbirlere gereken özen gösterilmezse, Eylül, Ekim aylarında yeni bir kapanma yaşanırsa, bunun yaratacağı ekonomik ve sosyal yıkım çok daha büyük olacaktır. Salgın sadece bugünümüzü, sağlığımızı, cüzdanımızı, işimizi, gücümüzü tehdit etmiyor. Geleceğimizi de tehdit ediyor. Evlatlarımız bir buçuk yıldır okula gidemedi. Dördüncü zirveye Eylül ayında tırmanılması durumunda, yeni eğitim ve öğretim yılı da başlamadan, tehlikeye düşecek. 1,5 yıldır uzaktan eğitim fiyasko oldu. Pek çok evladımız, eğitime ulaşamadı, ulaşanlar da verilen eğitimden bir şey anlamadı. Eğitim sistemimiz zaten berbattı. Salgınla beraber kötüye gidiş daha da katmerlendi. Çok üzülerek ifade ediyoruz; bir nesli kaybetme tehlikesi her geçen gün büyüyor” dedi.

 

22 PUANLIK DÜŞÜŞ VAR  

 

Öztrak, “ 2010’dan 2020’ye, vatandaşlarımızın mahkemelere güveni, yüzde 59’dan, yüzde 37’ye düşmüş. 10 yılda adalete güvende 22 puanlık düşüş var. Türkiye, 36 ülke içinde adalete güvenin en hızlı düştüğü ülke. Tekrar OECD içinde, hükümet gücünün denetimle, dengelenip sınırlanmasında, en kötü durumdaki ülke Türkiye. Tabi buna bağlı olarak, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında da en sondayız. Yani Erdoğan Şahsım Hükümetleri, devletin adalet direğini de tamamen çökertmiş. Erdoğan Şahsım Hükümetinin kitabında, “Adaletle hükmetmek” yok. Bunu artık herkes biliyor. Usta polisiye romancımız Ahmet Ümit, son romanında; “Yöneten asla adaletten ayrılmamalı, akraba kayırmamalı, yasaya uymalıdır. Yasa yoksa taht da yoktur, taç da yoktur, Saray da yoktur” demiş. Milletimiz de bunun farkındadır. Erdoğan’a; “Yasaya uymadığın için bundan sonra sana iktidar da yok, Saray da yok” demeye hazırlanmaktadır. Bizim iktidarımızda devletin hak, hukuk, adalet direği, yeniden ayağa kaldırılacaktır, adalet devletimizin temel direği olacaktır. Bu zalim düzende, millet “yokluk” diyor. Saray “Okluk” diyor. Erdoğan Şahsım Hükümeti güzelim koya, saray konduruyor. Bu zalimlerin elinde, millet, “Açız, geçinemiyoruz” diyor. Saray, millete “Porsiyonları küçültün” diye tavsiyelerde bulunuyor. Sonra “Kıbrıs’a da Saray konduracağız” diyerek, milletle alay ediyor. Acaba Kıbrıs Türküne sordunuz mu? Saray istiyorlar mı? Kibir ve nobranlık hastalığıyla malul saray, kimsenin fikrine görüşüne saygı duymuyor. Milleti unuttu, milletin sesini duymuyor. Varsa yoksa kendisi ve yandaşları. Milletin çoluğu, çocuğu, çalışacak tek bir iş bulamazken, Sarayın beslemeleri, yanaşmaları, tosuncukları üçer beşer demeden, Yönetim Kurullarına doluşturuluyor. Üç beş ayrı yerden, üç beş ayrı maaş bağlanıyor” dedi.

 

GENÇLERİN ÇALINAN UMUTLARINI GERİ VERECEĞİZ

 

Öztrak, “ Gençlerimiz sadece kendisi için değil, ailesi için de kaygılı. Yine OECD’nin yaptırdığı bir başka ankete göre, 18-29 yaş aralığındaki gençlerimizin yüzde 71’i, önümüzdeki yıllarda ailesinin finansal durumundan kaygılı. Yine her 100 gencimizden 63’ü, salgın döneminde, ailesinden birinin iş durumunun bozulduğunu söylüyor. 18-29 yaş arasındaki gençlerimizin yüzde 77’si ise salgın döneminde, “Hükümet daha çok destekte bulunmalıydı” diyor. Hep söylüyoruz; gençlerine umut olamayan bir ülke, geleceğine de güvenle bakamaz. Türkiye geleceğine umutla bakacaksa, gençlerimizin çalınan umutlarını, gençlere geri vermek zorunda. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, gençlerimize, çalınan umutlarını geri vereceğiz. İmalat sanayindeki işletmelerimizin yüzde 89’u, düşük ve orta-düşük teknolojili ürün üreten şirketlerden oluşuyor. Yine imalat sanayinde çalışanlarımızın yüzde 79’u, bu firmalarda istihdam ediliyor. Toplam üretimin yüzde 71’i de bu firmalarda gerçekleştiriliyor. 2021’in ilk beş ayı itibariyle; yüksek-teknolojili ürün ihracatımızın payı toplam ihracat içinde sadece yüzde 3. İmalat sanayi ihracatımızın yüzde 62’si, düşük ve orta-düşük teknolojili ürünlerin ihracatından oluşuyor. Bu da, ülkemizin uluslararası işbölümündeki zayıf konumunu açıkça ortaya koyuyor. Böyle bir üretim ve teknoloji yapısıyla, orta gelir tuzağından çıkmak mümkün değil. Düşük verimlilik, düşük ücret, düşük katma değer, düşük teknoloji tuzağında hapsolup kalırız. Türkiye elbette bu prangaları kırıp, atacak güce sahip. Yeter ki planlı, programlı bir kalkınma hamlesini başlatabilsin. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bunu yapmaya talibiz.

 

GAFLETTİR, DELALETTİR, MİLLETE HIYANETTİR

 

Öztrak konuşmasının devamında, “ Ama Erdoğan Şahsım Hükümeti, bir yandan iyi eğitimli gençlerimizi küstürüyor, yurtdışına ciddi bir beyin göçü vermemize neden oluyor. Diğer yandan da ülkemizi, düzensiz göçmen ve sığınmacılar için, bir açık hava hapishanesine çeviriyor. Çok açık söylüyoruz. Bu yapılan gaflettir, delalettir ve hatta milletimize hıyanettir. Bunları söylemek, kesinlikle ırkçılık değildir. Türkiye’ye kurulan demografik, siyasi, sosyal ve iktisadi tuzağı açığa çıkartmaktır. Sığınmacı ve mültecilerin insanlık dışı bir siyaset oyununa, kirli bir emperyal senaryoya malzeme edilmelerine isyan etmektir. Suriye krizi 10. yılını doldurdu. Ve bugün, geçici koruma kapsamında, 3 milyon 688 bin 93 Suriyeli ülkemizde yaşıyor. Bunlar tabi Göç İdaresinin resmi rakamları. Gerçek sayının ise 5 milyon civarında olduğu söyleniyor. Bu kadar Suriyeli durup dururken ülkemize gelmedi. Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanının Emevi Cami’nde namaz kılma rüyası, bu kargaşayı, bu acıklı göçü tetikledi. Bunu kimse inkâr etmiyor. Bugüne kadar Suriye’deki iç savaştan; İsrail karlı çıktı. ABD karlı çıktı. Rusya karlı çıktı. Ne kadar emperyalist güç varsa hepsi karlı çıktı. Ama bu savaşın iki büyük kaybedeni oldu. Biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri ise Suriye Arap Cumhuriyeti. Suriye’deki savaşın ilk günlerinde, CHP heyeti olarak Hatay’a yaptığımız bir ziyarette, yaşadığımız şu anekdotu hiç unutmuyorum. Bir lokantacı esnafımız, gelen Suriyelilerin lokantasında yediğini içtiğini anlatmıştı. Ama iş hesap ödemeye geldiğinde, “Bizi buraya Erdoğan çağırdı, hesabı da o ödesin” deyip gittiklerinden şikâyet etmişti. Evet, o gün bugündür hesabı Erdoğan değilse de Milletimiz kat be kat ödüyor. 40 milyar dolardan fazla bir kaynak, vergi mükelleflerimizin cebinden yok yere harcandı”dedi.

 

TÜRKİYE AVRUPA’NIN GÖÇMEN GETTOSU OLAMAZ

 

Öztrak, “ Ama Erdoğan Şahsım Hükümeti ve AB’nin oyunu çok farklı. Merkel’in son sözleri bu çerçevede önemli bir itiraf. Türkiye’nin AB üyesi olmasını beklemediğini ifade eden Merkel, Erdoğan’ın “Suriyeli mültecilere ev sahipliği” konusunda, olağanüstü başarı sergilediğini söylüyor. Sonra da ağzındaki baklayı çıkarıyor. Bunun için, Türkiye'ye 3 milyar Avro, rüşvet verileceğini itiraf ediyor. Merkel, AB ve Erdoğan’ın hem milletimizin, hem de sığınmacıların üzerinden oynadıkları kirli siyasi oyunu, deşifre ediyor. Bugün de Avusturya Başbakanı çıkmış, “Afganistan’dan kaçanların Avusturya, Almanya, İsviçre’ye gelmesindense Türkiye’ye yerleştirilmesinin daha uygun olduğunu” söylüyor. Ne âlâ memleket. Tüm bölgeyi, emperyalist emelleriniz için istikrarsızlaştırın. Kan gölüne çevirin. Kabaran göç dalgasını durdurma işini de, 3-5 milyar Avro rüşvet karşılığında Türkiye’ye havale edin. Kendinize gelin. Türkiye, Avrupa’nın göçmen gettosu değildir, olmayacaktır. Bunu hepiniz böyle bilin. Biz, Türkiye’yi AB üyeliğinden tamamen uzaklaştıran, bizi sığınmacılar için açık hava hapishanesine çeviren, milletimizi yoksullaştıran bu senaryoya asla razı olmayacağız. AK Partinin Grup Başkan Vekili Mahir Ünal, “Fransa’dan, Almanya’dan bakınca, Türkiye süper güç görünüyor” diyordu. Madem öyle, Almanya’ya biz 3-5 milyar doları verelim Sayın Ünal bu Suriyeli ve Afgan göçmenlere Almanya baksın. Zaten bu göçmenlerin gitmek istediği yer Türkiye değil ki, Almanya.

 

BU MESELE BEKA MESELESİDİR

 

Öztrak, “ Çok açık söylüyoruz; bu mesele Türkiye’nin en önemli beka meselesidir. Ama ülkeyi yönetenler öyle kendilerinden geçmiştir ki, AK Parti’den bir Genel Başkan Yardımcısı çıkıp, bu ihaneti mazur göstereceğim diye, bu topraklara daha önce gelenler, ülkeyi önden terk etsin, Suriyelilere yol yordam öğretsin gibi bir saçmalığı ağzında geveleyebiliyor. Neymiş Suriyeliler söylüyormuş. Ne güzel diyor Şems-i Tebrizi, “Edep aklın tercümanıdır. İnsan edebi kadar akıllı, aklı kadar şerefli, şerefi kadar da kıymetlidir. Kontrolsüz göç meselesi çok ciddi bir meseledir. Tek bir adamın,  iki dudağı arasına bırakılacak bir mesele hiç değildir. Bu mesele partiler üstüdür. Milli bir meseledir. Meselenin sahibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi olmalıdır. Hiç kimse bize bu konuda, hukuk dersi vermeye kalkmasın. Biz, konunun hukuki, siyasi, iktisadi ve diğer tüm boyutlarına vakıfız. Ve iktidara gelir gelmez de, arkamıza Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni alarak, bu konuların çetin müzakerelerini yapmasını çok iyi biliriz. Avrupa’yı da öyle gözüküyor ki bunun korkusu sarmış durumda. Erdoğan gitmeden onunla yeni bir rüşvet anlaşması yapmak istiyorlar. Buna hem Suriyeliler, hem Afganistan’dan gelen sığınmacılar dahil. Erdoğan buna teşne olabilir. Ama biz buna kesinlikle razı değiliz. Milletimizin de razı olmadığını biliyoruz. O nedenle bu konuda sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.

 

Haber/Gülay Yiğit SEZEN


0282 726 91 91
0282 747 65 10