Nerde Sosyal Devlet?

Toplumumuzun temel taşı olan aile sistemi zaman zaman zarar görürken, hayatın ezici ağırlığını yıllarca üzerinde taşıyan bazı anne babalar yaşlandıklarında bir köşeye itiliyor. Çerkezkö

Çerkezköy 3.03.2013 18:27:00 0
Nerde Sosyal Devlet?

 Kaç yıldır Çerkezköy’desiniz?

Uzun yıllar oluyor.  Sapanca’dan gelerek buraya yerleştim.

 

Kaç çocuğunuz var?

4 kız bir de erkek çocuk sahibiyim. Çocuklarımı uzun yıllardır görmedim. Eşimden ayrılınca çocuklarımdan da ayrılmış oldum.

 
Çocuklarınız size bakacak yaşta değiller mi?
 Hayır. Hepsi de büyük. En küçüğü 24 yaşında.
 
 
 
 
Bu güne kadar nasıl yaşadınız, ne işle meşguldünüz?
  Birçok işte çalıştım. Simit sattım. Bir zaman bu şekilde idare ettim. Daha sonra tatlı satarak çoluk çocuğuma bakmaya devam ettim. İnşaatlarda çalıştım. Birilerinin yanında hayvan bakıcılığı yaptım İnşaatlarda amelelik yaptım. Hayat zor. Bir şekilde sorumlu olduğunuz kişilerin her şeyi ile ilgilenmek zorundasınız. Zor şartlarda 5 çocuk büyüttüm.
 
Çocuklarınız size bakmıyorlar mı?
Bir insanın yuvası bozulduktan sonra, bir yerlere sığması imkânsız oluyor. Benim çocuklarımın 4’ü kız 1’i erkek. Kızlarımın ne kadar benimle ilgilenmelerini bekleyebilirim ki? Herkes kendi düzenini kendine göre kurmuş. Baba da olsanız siz artık ayrı birisiniz. Ailenin dışından biri. Haliyle kabullenilmenizde o oranda imkânsız olyor.
 
Oturduğunuz bu ev kıra mı?
Evet kira. 150 TL kira ödüyorum.
 
Size yetiyor mu?
Ben tek başına yaşayan bir insanım. Yetiyor. Keşke çok daha güzel ve sağlıklı bir yer olsaydı. Küçük olmasının bir sıkıntısı yok.  Rutubetten dolayı rahatsızım. Bakın duvarlarından sular akıyor. Duvarlarda ki sudan rahatsız olmamak için yatağımı ortaya çektim. Sabah kalktığımda yatağımın ıslak olduğunu hissediyorum. Mutfak burası, yatak odam burası, oturduğum yer de burası. Yani bütün ihtiyaçlarımı bu küçücük oda içerisinde karşılıyorum. Benim dünyam bu minicik odanın içerisinde.
 
Devletten maaş alıyor musunuz?
Yok, almıyorum.  Beş kuruş yardım aldığım yok. Kendi imkânlarımla geçinmeye çalışıyorum.
 
Kendi imkânınız derken, neyi kastetmek istiyorsunuz. Bir yerde mi çalışıyorsunuz?
Elimde her zaman bir poşet vardır. Bu poşetin içerisinde tespih ve çakmak var. Sokaklarda bunları satarak geçinmeye çalışıyorum. Bu işi de rahat yapabilsem neyse. Hırdavat satan esnaf, benim bu malzemeyi satmamdan rahatsız. Bazen müdahale ediyorlar. Ben bir başka sokağa gidiyorum. Orada da aynı şeyleri yaşıyorum. Yani bir didişmedir gidiyor. Hayatın her zaman ağırlığı ve çilesini omuzlarımda hissettim. Yaşımın bir önemi yok. Keşke şartlar uygun olsa da çalışabilsem. Bu yaşıma rağmen çalışırım.
 
Hayata dair ne söylemek istersiniz?
Ben hayatı anlamadım ki hayata dair bir şeyler şöyleyim. Kendimi bildiğim andan itibaren sıkıntı içerisinde oldum. Asıl beni üzen, emek verdiğiniz insanların sizi umursamaması, anlamaması ve aramaması. Oysaki her baba gibi ben de, onlar için yaşadığımı zannederek gecemi gündüzüme katmıştım. Sadece çocuklarımın rahatı için. Ama geldiğim nokta işte bu.
 
Devletin yapması gerekenleri yaptığına inanıyor musunuz?
Devlet, gerçekten yüklenmiş olduğu sorumluluğu yerine getirmiş olsaydı, ben ve benim gibiler bu izbe kulübelerde çile dolduruyor olmayacaktık. Sıcak aşımız, ısınacak bir yerimiz olacaktı. Ben devlet için sadece asker olmak için mi vardım. 50 yıl çalışmak için mi dünyaya geldim. Hadi gücümüz varken çalışmamız gerekiyordu çalıştık, ya çalışamadığımız zamanlar.
 
Çalışamadığımız için bir köşede unutulmamız mı gerekirdi?
Enver Aktaş anlattı, biz kamuoyu ile paylaştık. Taktir okuyan herkesin.
Yarın aynı kaderi paylaşan Ahmet Etli’den bahsedeceğiz
 
 

Haber Merkezi

 

0282 726 91 91
0282 747 65 10