Gözden kaçırmayın

Diyanet İşleri Başkanı Çerkezköy’e geliyor Diyanet İşleri Başkanı Çerkezköy’e geliyor 

Avşar, orada yaşayan sivillere yönelik her hareket Türkiye’deki toplumsal barışa yönelik büyük bir tehdit olacağı ve Türkiye’yi asla mezhepçiliğe ve nefrete teslim etmeyeceklerini ile Suriye geçici yönetiminin sivil insanlara yönelik saldırıları engellemek zorunda olduğunu ifade etti. Suriye’de Lazkiye ve Tartus’ta büyük bir katliam yaşandığına dikkat çeken Avşar, 1000’den fazla sivil insanın inançları nedeniyle vahşice öldürüldüğü, Kadınların ve kızlar kaçırıldığı, evlerin yağmalandığı, araçlar yakıldığı ve insanların sokak ortasında video kayıtları açılarak infaz edildiğini belirtti.


BU KATLİAMIN, ESAD ŞEBBİHALARININ YAPTIKLARINDAN HİÇBİR FARKI YOKTUR


Olayın vahametine dikkat çeken Avşar, dünyanın gözleri önünde işlenmiş bir insanlık suçu olduğu, Uluslararası kuruluşların ve gözlemcilerin tespitlerine ve hatta Ahmet eş Şara’nın açıklamasına göre kalkışma iddiası bahane edilerek sivillerin katledildiğini ifade etti. Avşar, sivillere yönelik katliam ve bu durum açıkça ortadayken biz iktidar kanadından bir ayar verme beklerken ne duyuyoruz? “Şam yönetimi otorite inşa etmeye çalışıyor, Esad artıkları var, ama Esad zulüm ederken sesiniz çıkmıyordu, dış güçlerin oyunu vs vs.” bu yaklaşım, olayı geniş bir komplo teorisine yayarak, sivil katliamının faillerini örtme ve mevcut yönetimin avukatlığına soyunma çabasıdır” dedi. Avşar, yapılan açıklamaların yaşanan zulmü kınamak yerine, genel geçer söylemlerle olayı geçiştirdiğini, bunun Türkiye tarafından açıkça desteklenen bir yönetimin yaptıklarına karşı kendi içinde izlenecek çok yanlış bir tutum olduğunu ve sivillere yönelik katliamların geçmişte Esad Şebbihalarının yaptıklarından hiçbir farkı olmadığını belirtti.


 “ZULMEDEN DE ZULME RIZA GÖSTEREN DE ZALİMDİR.”


Avşar; “Partimde, grubumda bir tane Allah’ın kulu Esad zulmünün yanında olmadı. Suriye’den savaştan kaçıp bize sığınanları geri göndereceğiz demedik. Uyumu tartıştık çözüm aradık, siyaseten bedel ödedik. Çünkü inanıyoruz ki zalimliğin mezhep meşrebi, sendeni bendeni olmaz.  Adalet ve vicdan, kişiye, mezhebe, kimliğe göre değişemez. Zulüm kimden gelirse gelsin, mazlum kim olursa olsun, insan olan eşit tepki verir” dedi. Avşar, Suriye’de yaşanan her olayın yankısı buradan duyulacağını, orada yaşayan sivillere yönelik her hareket Türkiye’deki toplumsal barışa yönelik büyük bir tehdit olduğu, Hatay’da, Mersin’de, Adana’da yaşayan 1 milyona yakın Arap Alevi’sini devletinin taraf olduğunu hissettiği için kendini, yok sayılmış ve güvensiz hissettiğini belirtti. 
Özellikle bu topraklarda Alevilerin mezhepçilik, ayrımcılık yüzünden çok ağır bedeller ödediğini belirtti. 


ÜLKEMİZİ ASLA MEZHEPÇİLİĞE VE NEFRETE TESLİM ETMEYECEĞİZ


Avşar, bu konuyla alakalı sosyal medyada, gazetelerde Alevilere yönelik nefret söylemleri ve katliamı bizzat Nusayrilik veya alevilikle ilişkilendiren alçakça yaklaşımlar olduğunu halkı kin ve düşmanlığa sevk etme suçunu aleni şekilde işleyen, gazete yazarları, troller, sözde uzmanlar olduğunu söyledi ve savcıların halkı kin ve düşmanlığa sevk eden bu paylaşımlar için herhangi bir şey yapmadıklarını belirtti. Türkiye’yi asla mezhepçiliğe, ayrımcılığa, nefrete teslim etmeyeceklerini belirten Avşar; “Çünkü Birlik ve beraberlik, ancak ve ancak herkesin eşit yurttaş olduğu, öteki hissine kapılmadığı bir düzende korunabilir” diye konuştu. Avşar, Suriye’de yaşanan sivil katliamı kınamayan, bu vahşeti yok sayan yaklaşımın Türkiye’deki ayrışmayı derinleştireceğini, bugün sessiz kalınan her zulmün yarının büyük krizlerine zemin hazırlayabileceğini ve Ahmed Şara başkanlığındaki geçici yönetimin iç savaş dönemine mahsus hastalıklardan uzaklaşarak suçluları tespit edip yargılamak zorunda olduğunu belirtti. Türkiye siyaseti içinde konuşan herkesin Alevileri hedef gösteren ve ayrışmaya hizmet eden aşırı söylemlerden kaçınması gerektiğini belirten Avşar; “Aynı zamanda ‘siyasal alevicilik’ lafını yayarak mezhepçilik yapanlar, öldürülen sivilleri mezhebine göre değerlendirenler bu ülke için bir milli güvenlik sorunudur. Bu süreçte sözü muteber herkesin lafını 40 kere düşünüp öyle söylemesi gerekiyor” dedi. 


Haber/Semih SARMA