Bilmediğin bir dili anlayıp tepki gösteremez, dört işlem yapmayı dahi bilmediğin için hayatın karekökünü alamaz ve hayatın olumsuzluklara bölünebileceğini düşünemezsin. Herhangi bir resim dersinde çizmiş olduğun ip atlayan kızların elbiseleri gibi toz pembe bakmak istersin hayat. Zaman zaman da yazmaktır hayat, hayatı yazmaktır. Endişeleri, korkuları, sevinçleri…. Belki de en çok acıları.

Bazen de dinleyip, beğendiğin bir şarkıyı defalarca dinleme isteğidir. Diline takılır melodiler, sözler. Devamlı tekrarlarsın nakaratını. Hayat da bazen kendine bile engel olamadan yaşamaktır. Eline, ayağına bazen de kalbine takılır. Bilmediğin bir dans, mesela vals, bomboş bir salonu tıklım tıklım hayal edip hiç tanımadığın bir partnerle dans etmek gibidir. Ayak uydurmaya çalışırsın ama takılırsın.

Tam da o anda çıkıp geliverir hayat, takılıp düştüğün yerde. Sana yaklaştıkça, elini uzatıp seni olduğun yerden kaldıracak sanırsın. Ne yazık ki yanılırsın. Yaklaşır.. Yaklaşır… Yaklaşır… Dalga geçer gibi bir kahkaha fırlatıp tam da yanından geçer hayat!

İşte adı da bu yüzden HAYAT…

Rumeysa AKYILDIZ