Devletimizin şekli Cumhuriyettir.
Cumhurun sözcük anlamı halk demektir ve toplu halde bulunan milleti ifade eder.
Siyasal bir rejim olarak Cumhuriyet; halka dayanan, gücünü; belli bir kişi, sınıf veya zümreden değil , halktan alan bir devlet şeklidir.
Cumhuriyet rejiminde iktidar millete aittir. Cumhuriyet rejiminde egemenlik; padişaha, bir sınıfa, bir zümreye ait değildir. Bu nedenledir ki Cumhuriyet ilan edilmeden önce 20 Ocak 1921de kabul edilen anayasada Hakimiyet, kayıtsız, şartsız milletindir ifadesine uygun olan siyasi rejim, adı konulmamış bir Cumhuriyettir.
Cumhuriyetin ilanından önce, egemenliği elinde bulunduran saltanat 1 Kasım 1922de kabul edilen bir yasayla kaldırılmıştır.
24 Temmuz 1923te Lozanda milli bağımsızlık sağlanır ve Türkiye Cumhuriyetinin tapusu bütün bir dünyaya ilan edilir.
Kısaca ve ana hatları ile Cumhuriyet rejimine giden yolda atılan adımlar böyleydi.
Cumhuriyetimizi, kuruluşundan günümüze hem içeride hem dışarıda içine sindiremeyen kişiler, zümreler, devletler olmuştur, olmaya da devam etmektedirler.
Bugün bedeli atalarımızın kanı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti devasa borçlar içinde hasta konumuna sürüklenerek, Batı emperyalizmi(AB-ABD) tarafından kuşatılmıştır.
Ülkemiz ekonomik anlamda işgal altındadır. Kültürel anlamda işgal altındadır, eğitim anlamında işgal altındadır, sağlık anlamında işgal altındadır. Sonuç olarak her alanda terör estirilmektedir.
Yaşadığımız terör olayları nitelik ve nicelik yönünden çok farklı olsa da aynı hedefe yöneliktir.
Terörist başı katil Abdullah Öcalan yakalanıp Türkiyede yargılanırken: Şeyh Saidin devamıydım, kullanıldım demiştir. Katiller başı, emperyalistlerin uşağı Öcalan, neden Şeyh Saidin devamıyım demiştir?
* Çünkü İngilizler Lozanda Musul sorunu görüşülürken Şeyh Saidi kullandılar.
Fransızlarla Hatay için görüşülürken Dersim isyanı çıkmıştır. Türk Ordusu Kıbrıstaki kıyıma dur deyince Asala örgütünün katliamı başlamıştır. Güneydoğu Anadolu Projesiyle, Türkiye, suyun kontrolünü sağlayacak ve bölgesel güç olabilecekken, PKK ortaya çıkmıştır. 2000lerde Sevr Antlaşmasından , Büyük Ortadoğu Projesine(BOP) izleri düşmeye devam edecek, Ilımlı İslam adı altında Türk insanının inançları deforme edilecektir. Amerikan Gizli Servisi(CIA) adına Türkiyede görev yapan Graham Fuller Türkiyenin Laiklikten vazgeçmesini , tarikatlara izin verilmesini vaaz ediyordu.
Bütün bunlar olurken, Türkiye inanılmaz ölçüde yoksullaşacak, ithalatı artacak, ihracatı düşecek, tüm kaynakları yabancıların eline geçecektir. Para getiren neyi varsa satılacak, sanayi tesisleri şartellerini kapatacak ve halk yokluğun pençesinde kıvranacaktı.
Türkiyenin önüne konulan AB(Avrupa Birliği) havucu sayesinde Batı; demokrasi adına bölücülük, insan hakları adına gericilik, dinler arası diyalog adına misyonerlik, çevrecilik adına suyumuzu ele geçirme operasyonu yapıyor, bir Kürt devletinin kültürünü yaratmak için televizyonlar açıyor, yeni bir Kürtçe icat ediyor.
İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon(Lord Kurzon), Lozan Konferansında Musul-Kerkük konusu görüşülürken (Kürtleri kastederek) Ben onlara bir alfabe verdiğim gün görürsünüz demişti. Bugün görüyoruz; şimdi Batı, bölgede ortak Kürt kültürü yaratma peşinde. Maddi çıkarları bunu gerektiriyor. Batı, içinden geçtiği krizle sallanırken, Asyanın kilidi Türkiyeyi kırmaya çalışıyor. Aslında dünya 21nci yüzyıla 20nci yüzyıldaki koşullarla giriyor. Türkiye o zamanki gibi bugün de kilit ülke. Amerikan Başkanı Bill Clinton 20nci yüzyılın ilk 50 yılını Türkiye belirledi, 21nci yüzyılın ilk 50 yılı da Türkiyenin alacağı doğrultuda şekillenecektir diyor.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da Türkiyenin limanlarını istiyor, Fener Rum Patriği Ekümenik olsun diyor. Kürt Devletine hamilik yapın diyor. Ermenistanla bir bütün olun diyor.
Kilit ülke Türkiye, 21nci yüzyılın ilk çeyreğinde kendi çıkarları çerçevesinde bir politika ile bu kirli oyunlara bir cevap verebilecek mi?
Benim en ufak bir kuşkum yok Türk Milleti düşünülebilecek her melanete karşı koyacak, bu oyunlarla başa çıkacaktır.
Bu çıkışta yine Mustafa Kemalin sözleri yolumuzu aydınlatacaktır.
Bakın 1922de yepyeni bir Cumhuriyetin eşiğinde O ne diyor ; Ulusal mücadelenin amacı tam bağımsızlıktır. Tam bağımsızlık ancak mali bağımsızlıkla gerçekleşebilir. O nedenle Türk halkı mali bağımsızlığını dışarıya peşkeş çekenleri anlamalı, kendi refahıyla ve ülkenin bekasıyla oynayanları tespit edebilmelidir.
*Banu AVAR(araştırmacı gazeteci yazar)
Dün sağ sol çatışmaları, bugün etnik(PKK), dinsel motifli Hizbullah terör olayları tümüyle emperyalistlerin senaryolarıdır. Bu terör olayları Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletini yok etmeye yöneliktir.
Sömürgeci Batı dün bunu başaramadı bugün de başaramayacaktır.
19 Ekimde şehit edilen vatan evlatlarımın acısı yüreğimizde taze iken 23 Ekimde Van ilimizde meydana gelen deprem de hayatlarını kaybeden yurttaşlarımızın acısı daha da yüreğimizi burkmuştur.
Türk Milleti her türlü felaket karşısında tek vücut olduğunu bu depremde de göstermiştir.
Cumhuriyetimizin 88nci yaş gününü kutlarken kutlama etkinliklerinin azaltılmasını manidar buluyorum.
Bu duygularla tüm ulusumuzun Cumhuriyet Bayramını yürekten kutluyorum.