Jön Türkler veya Genç Türkler, Osmanlı imparatorluğu’nun son döneminde ortaya çıkan meşrutiyetçi, II. Abdülhamit dönemine muhalif olan "genç ve aydın" kuşağa verilen isimdir.

Jön Türklerin ideolojisine bakıldığında; bakış açıları Fransa’ da ki burjuvazi kesiminin bakış açısıyla özdeşleştirilebilir.
Nasıl Fransa’da burjuvazi gücünü arttırdıktan sonra yönetime sesini duyurmaya çalışmak için siyasi bir çekişmenin içine girdiyse, aynı şekilde Jön Türkler olarak adlanan kişiler de Avrupa’ da ki yeniliklerden etkilenip aydın kesiminin desteğiyle Osmanlı devlet yönetimdeki aksaklıklara karşı benzer bir mücadeleye girmiştir.
Bu mücadele kanlı bir iç savaştan çok fikir yazılarıyla belli kesimleri aydınlatıp, biçimlendirme şeklinde olmuştur.

Günümüzde  mesleğini yapacağı iş bulamayan veya şeytan üçgeni (iş insanı,bürokrat,siyasetçi) düzenin kirli çarkları arasında yok olmayı kabul etmeyen eğitimli, üniversite mezunu, bir devlet büyüğünün “giderlerse gitsinler” diye küçümsediği, özellikle doktorlar başta olmak üzere bu beyin göçüne katılan gençlerimizi ben “Yeni Nesil Jön Türkler“ olarak tanımlıyorum.
Hiç birinin sırf kendi çıkarları için vatanı terk ederek yurt dışına çıktığına inanmıyorum.
Onların bir amaçları vardı; aldıkları eğitime uygun işlerde çalışarak vatanına ve milletine faydalı olmak.
Olmadı, harami düzen onlara bu imkanı vermedi, imkan bulan mecburen yurt dışına çıkarak idealleri gerçekleştirmek için çalışmaya yurt dışında devam etmek zorunda kaldı.
Ben işim gereği yurt dışına çıktığımda yıllardır orada çalışan vatandaşlarla tanıştım, konuştum.
Gelir düzeyleri bizden çok yukarıda olsa da hepsinin yaşadığı vatan özlemini gördüm.
Mutlu gibi görünseler de akıllarının hep vatanda, hep geride bıraktıklarında olduğuna şahit oldum.
Şartlar ne olursa olsun hiç birinin vatanseverliğinde en küçük bir kopma görmedim.
Bugün  yurt dışına giderek aldığı eğitim doğrultusunda çalışma imkanı  bulan evlatlarımızın, kardeşlerimizin de  bu konudaki düşüncelerinin aynı olduğunu düşünüyorum.

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK  “Bilim ve fen nerede ise oradan alacağız” demiş, Cumhuriyet’ in ilan edildiği ilk yıl, “Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum, gür alevler halinde dönmelisiniz.” talimatıyla seçilen öğrencileri eğitim için Avrupa'ya göndermiştir.
Bu, aydınlık bir nesil yetiştirmek isteyen Cumhuriyet devrimlerinin en önemlilerinden biriydi.
Eğitimlerini tamamlayan bu gençler yurtlarına geri dönerek ülkemiz için çalışmaya başladılar.
Cumhuriyetin ilk yıllarında bütün dünyanın hayranlıkla izlediği ekonomik kalkınmadaki  başarılara imza attılar.
Günümüzde de bilim insanlarımız: Nobel ödülü sahibi Aziz SANCAR ile COVID-19 salgınında geliştirdikleri aşı ile dünya çapında başarı kazanan Uğur ŞAHİN ve Özlem TÜRECİ, v.b. gurur kaynağımız olmadı mı?

Yurt dışına gitmek zorunda kalan gençlerimizin günü geldiğinde vatanlarına daha donanımlı olarak dönerek ATATÜRK'ün koyduğu hedef olan ülkemizi “ileri medeniyetler seviyesi üstüne” çıkarmak için var güçleriyle çalışacağından kimsenin en küçük bir şüphesi olmasın.
Şimdi bize düşen; onların geri gelmesinin yolunu açacak ortamı yaratmak olmalıdır.
Bunun için biraz okuyup, gündemi takip ederek, öğrendiklerimizi paylaşarak harami düzene karşı uyuyan halkı uyandırmamız gerekiyor.
Seçtiğimiz yöneticiler tarafından soyularak “kuru soğana muhtaç olmak“ kaderimiz değildir, olamaz.
Bu bozuk düzeni mutlaka  değiştirmeliyiz; er, ya da geç !

Yazımı kendisi de bir Jön Türk olan hemşehrimiz vatan şairi Namık KEMAL'in vatan sevgisini betimleyen cümleleriyle bitirmek istiyorum.
"Beşikteki ler beşiğini, çocuklar eğlendiği yeri, gençler geçimlerini sağladıkları yerleri, ihtiyarlar her şeyden ellerini çekerek rahat ettikleri köşelerini, evlatlar annelerini, baba ailesini ne duygularla severse, insan da vatanını o türlü duygularla sever"…

Pazar günü kurban bayramı. Vatan sevgimizi pekiştirmesi dileğimle okurlarımızın ve milletimizin bayramı kutlu olsun. Yolculuğa çıkanlara kazasız belasız hayırlı yolculuklar diler, saygılar sunarım.