Gazi Atatürk'ün Cumhuriyet Halk Partisinin 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Ankara'da toplanan ikinci kurultayında 36,5 saatte okuduğu, 6 gün süren tarihî söylevi ; "1919 senesi Mayıs'ının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umumiye:" sözleriyle başlar ve I. Dünya Savaşı mağlubu Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu durumu, uğradığı işgalleri özetler.
Bu 36,5 saatlik nutkun son kısmı da günümüzde "Gençliğe Hitabe" olarak bilinen ve resmi kurumlarımızda asılı duran o tarihî uyarıları içeren metindir.
Yalnız, Atatürk gençliğe hitabının hemen öncesinde önemli bir ifadede bulunuyor; "Bugün (1927) ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen millî musîbetlerin (ortaya çıkardığı) uyanışı ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu Türk gençliğine emanet ediyorum" diyor Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
Bu sözlerde büyük anlam gizlidir. Tabiî ki anlayabilene...
Peki gençliğimiz bu emanetin farkında mı? Kısmen evet diyebiliriz ancak büyük kısmı farkında değil.
Gençlerimizi suçlamamak lâzım, biz onlara Andımız'ın kaldırıldığı, “Ne Mutlu Türk'üm Diyene!", T.C. ibare ve sözlerinin bulunduğu levhaların alkışlarla indirildiği, milyonlarca mültecinin adeta istilâsına uğramış bir ülke bırakıyoruz.
Bunun yanında özellikle hava savunma sanayisinde önemli mesafeler kat etmiş bir milli savunma teknolojisi gibi olumlu gelişmeleri, yerli ve yabancı sermayelerle karışmış ve ülkeye katkısından çok zararının olacağını belki 20-30 yıl sonra göreceğimiz yol, köprü ve binalar bırakıyoruz.
Bunların içinde en önemli sorun sığınmacı meselesi olsa gerek.
Resmî açıklamalar ve siyasi liderlerin söylemlerine bakınca en iyi ihtimalle ülkemizde yuvalanan mülteci, düzenli veya düzensiz göçmen, kaçkın; adına her ne derseniz deyin sığınmacı sayısının en az 8 milyon kişi olduğunu görüyoruz.
Yani neredeyse ülke nüfusunun % 10'u! Peki bunlar belli bir düzen içinde mi? Tabii ki hayır.
İstediği il, ilçe, köy ve yerde yerleşip, ticaret, tarım vs. ile uğraşabiliyor mu? Maalesef evet! Dünyada sığınmacıların böyle elini kolunu sallayıp dolaşabildiği başka bir ülke var mı? Bizim ülkemiz düzeyindeki ülkeler arasında mümkün değil, yok!
Bunların oluşturduğu malî yük ne kadar?
Suriyeli sığınmacılara 30 milyar dolar harcadığımızı Sayın Cumhurbaşkanı 2017'de açıklamıştı.
Aradan 5 yıl geçti. Şu anda 80 - 100 milyar dolara yakın meblağlardan söz ediliyor.
Peki bunların istihdam edildiği alanlar nedeniyle bizim gençlerimizin işsiz kalmasına yönelik etkileri nedir?
Milyonlarca sığınmacı nitelikli veya niteliksiz kadrolarda birçok işte çalışıyor.
Devletin resmi kurumu TÜİK'in 10 Mart 2022 istatistiğine göre genel işsizlik yaklaşık % 12 iken, gençlerde bu oran % 22'ye yaklaşmış.
Bir de bu istatistik rakamlarında oynandığı iddialarını düşünürseniz rakam daha da artıyor.
Biz yine de resmî rakamlara itibar edeceğiz, % 22 büyük bir oran.
Bunun ayrıntılarına girerseniz; mühendisin işçi, öğretmenin polis olarak çalıştığı çarpık tabloyu da görmüş olursunuz.
Yani çalışanların bir kısmı da kendi mesleği dışında alanlarda çalışıyor mecburen...
Peki gençliğimiz ne halde? İşe girişte liyakat, ehliyet, eşitlik ve adaleti sağlayamadığımız için ülkesine güvenini kaybeden ve tek çareyi yurtdışına gitmekte bulan bir gençlik geliyor.
Güven sorununu aşmamız, özellikle nitelikli mesleklerde refah düzeyini sağlayacak maddi iyileştirmeleri yapmamız gerek.
Aksi takdirde ileride milli bilincini tamamen kaybetmiş, tek derdi rahat bir hayat sürmek olan, ülke işgale uğrasa Starbucks'tan kahvesini yudumlayarak izleyecek olan bir gençlikle karşı karşıya kalabiliriz.
Bu arada algı operasyonlarından da bahsetmek gerek.
Mülteci, sığınmacı işgaline karşı çıkanları ülkede kaos çıkarmaya çalışan, bölücü terör örgütlerinin bir uzantısı gibi gösteren "Yalnız Kurt" gibi TV dizilerini oluşturmaya çalıştığı algıyı, Çözüm Süreci (!) denilen dönemde de PKK'ya neredeyse sempati oluşturan dizilerle görmüştük.
O nedenle bu ülkenin geleceğinden endişe duyan her vatandaşın sığınmacı işgaline karşı durması milli bir zorunluluktur, vatanî bir görevdir.
Bu siyaset üstü bir bekâ meselesidir!
19 Mayıs 2022’de manzara-i umumiye budur ve acilen tedbir alınmalıdır.
Burak CANDAŞ
Yorumlar