Yazılarımı yazarken hep 100 yıl sonrasını düşünürüm ve derim ki “Belki de şu anda yazdığımız yazı, yıllar, yüzyıllar sonra bir çalışma yapan araştırmacıya belki bir sözcüğü ile faydada bulunur. Belki yaşadığımız bu günleri anlamalarına küçük bir ışık tutar!”.
O nedenle tarih ile ilgili yazılar yanında ülke gündeminden de bahsederim zaman zaman… Ancak ülke gündemi o kadar yoğun ki; kimi zaman üzücü, kimi zaman sevindirici, kimi zaman kahredici, kimi zaman övünç kaynağı, kimi zaman utandırıcı gelişmeleri aynı zaman diliminde peşpeşe yaşıyoruz.
Bir yandan, teröre destek veren, ülkemizde Ermeni ve Pontus Rum iddialarını savunan, destekleyen sözde sanatçıların isimlerini belediye konseri veya şampiyon olan futbol kulübünün kutlama afişinde görüyoruz. Her ne kadar iptal edilse de, mesela Trabzonspor gibi milliyetçi taraftar yoğunluğuna sahip bir kulübün hem de kulüp resmi şampiyonluk kutlama organizasyonu afişinde Apolas Lermi gibi Pontus Rum iddialarını savunduğu, 19 Mayıs’a soykırım dediği iddia edilen bir ismi ve onun Yunan ekürisini gördü bu gözler. Taraftar ve kamuoyu tepkisi olmasaydı sanki bölge için hassas bu konuyu kanırtırcasına bu iki isim, kutlama organizasyonunda sahne alacak ve üstüne bir de Trabzonspor’dan para alacaklardı.
Sonra peşine bu ve benzer isimlerle ilgili belediyelerin konser organizasyonları, iptal edilenler, yeni eklenenler bir polemik yığını halinde devam ediyor. En son Türk Devletine meydan okuyarak Tunceli Belediyesi’ne “Dersim” demeye devam eden ancak ne gariptir ki Atatürkçü geçinen bazı çevrelerce de sahiplenilen Fatih Mehmet Maçoğlu’nun belediye organizasyonunda gördüm benzer isimleri…Aslında bu konuları fazla uzatmadan ölçüyü koymak gerek! Örneğin Ahmet Kaya gibi PKK paçavrası önünde “Vallahi Apoyu Özledim” diyerek şarkı söyleyen, devlete karşı terörü destekleyen isimler rağbet görmemeli, ancak bu konu günlük siyaset ölçü alınarak ana akım havuz medyası ölçülerinde de olmamalı. Ölçü Anayasadır ve oradaki değişmez maddeler olmalıdır en azından…
Bir yandan da gündemde İstanbul’da yapılan hafızlık icazet törenleri vardı. Bu törenlerde de belli tarikatların ağırlığının olduğunu herkes biliyor. Medyaya düşen haberlerde gördüğünüz gibi İstanbul’un göbeğinde sarıkla, cübbeyle gövde gösterisinde bulundular. Bunu çağımızın kılık kıyafet konusunda insanlara müdahale edilmemesi anlayışı içerisinde değerlendirebiliriz. Ancak bu grupların devlete, onun kurucusuna karşı duydukları hisleri (!) hepiniz biliyorsunuz herhalde. Zaten bu grupların düzenli yürüyüşü esnasında tarikatlara bağlı grupların sosyal medya hesaplarında “Şeriat is loading…” yani “Şeriat yükleniyor!” şeklinde paylaşım yapmaları da devletin Anayasasını ve mevcut düzeninin değiştirmek istediklerinin bireysel tezahürleri olsa gerek!
Kılık kıyafet, inanç, duygu ve düşünce, vicdan özgürlüğüne tabii ki sonuna kadar evet, peki devletin anayasal düzenini değiştirme yönündeki niyet ve eylemleri de bu kapsamda mı değerlendireceğiz? Tabii ki hayır. FETÖ ihanetinden ders almayanlar, bu grupları siyasi yönden oy deposu olarak görenler umarız bir gün yeni bir ihanet yaşamadan bu yanlıştan dönerler.
Bu gündemi de geçtik diyelim! Yine aynı günlerde, yine İstanbul’da bir camide iki erkek çocuğuna tacizde bulunan bir ahlaksız da basına yansıdı. Sosyal medyada ise tacizde bulunan ahlaksızın sığınmacı mı Türk mü olduğu tartışmaları başladı. Aynı gün yine İstanbul Bebek sahilinde bir kadın ile bir erkeğin güpegündüz hayvanlardan daha aşağı şekilde çiftleştiğini gördük hep birlikte…Hem de herkesin gözü önünde ve işlek bir ortamda. İnsanlar da öyle izliyordu. Yoldan geçenler herhalde porno film seti falan zannetmiştir. Tabii insanımız bu olanların çirkinliği yerine bunu yapanların Türk mü yoksa sığınmacı mı olduğunu tartıştı. Yapılan ahlaksızlık ortada iken bunu yapanın Türk veya sığınmacı olması fark eder mi?
Şunu derseniz anlarım; “Ülke yol geçen hanına döndü, Ortadoğu ve Doğunun ne kadar problemli kitlesi varsa ülkemize doluştu; Suriye, Pakistan, Afganistan vb. sığınmacı nüfusunun 8-9 milyona vardığı bir ülkede bu sorunlar daha da artarak devam edecektir.”. Evet ben de buna katılıyorum; gelecekte bu problemleri dozajı daha yüksek haliyle yaşayacağız. Ancak ahlaksızlığı yapanın etnik kökeninden ziyade o ahlaksızlığın artışı tartışılmalı…
Peki tüm bunları neden anlattım? Aynı gün veya günlerde sarıklı cübbeli grupların İstanbul’un göbeğinde geçit töreni yapması, camideki taciz, İstanbul’un Bebek sahili gibi kalabalık yerinde iki utanmazın pornografik gövde gösterisi yapması…
Size bunlar normal geliyor mu? Yani tüm bu zıtlıkların aynı günlerde meydana gelmesi olağan mı? Yoksa bu ülkede ne zaman seçimlerden bahsedilse birileri düğmeye mi basıyor? Birileri bu gerilimden fayda mı sağlıyor?
Bize emanet edilen bu vatanı en azından aynı haliyle gelecek nesillere bırakabilmek ümidiyle…
Burak CANDAŞ
Yorumlar