Cayır cayır yanan  ve  bizi savaşa çekmeye çalışan  bir Suriye. Yanı başımızda.  Irak, Iran  ve her an kıvılcımları alev topuna dönüştürecek olan  İsrail. Ve büyük patronlar….. İşte hilalin içine hapsolmuş hilal.

Bedeli ağır ekonomik faturalar olmasına rağmen körfez savaşına onay vermeyen   koalisyon hükümeti bir şekilde  karalanarak yolculanır. Senaryo çok öncelerden hazırdır. Oyuncular sahnede. Roller iyi ezberlenmiş.

Üç dönemdir kan kaybetmeden seçmenine egemen olabilmeyi başaran  AKP  nin bütün bu olumsuzluklara rağmen nasılda maharetle ip üstünde gösterilerine devam edebildiğine  şaşırmıyorum artık.  Rahmetli Erbakan Hoca her zaman lafla peynir gemisinin yürüyemeyeceğini iddia ederdi. Ama öylesine bir çırak yetiştirmiş ki maşaallah  gemilerini, gemiciklerini artık lafsız, sözsüz, sitemsiz denizde ve hatta karada yürütebiliyor.  Eh boynuz kulağı geçmedikten  sonra  ustalığın  ne anlamı kalır ki?

İçten içe kanayan terör belası ne gariptir ki son beş yılda tavan yapmış durumda. Bu kanayan yaraya deva olmak yerine komşu ülkelerin iç işlerine müdahil olmakla kanayan yaraya komşular sağ olsun tuz biber ektiler. Hani haksız da sayılmazlar. Ama ne acıdır ki fatura masum çocuklara ve fakir fukaraya dikte edildi.

-Bitti mi?
-Ah keşke.

Bilakis artan şiddet olayları şehirlere taşmış durumda. Başbakan gayet rahat. Hatta rahattan da öte. On yıldır başbakan olmanın rehavetinden bir türlü kurtulamadı. Ender bulunur şovmen edasıyla olaylara hakim olmanın rahatlığını yaşıyor. Evet rahatlığını yaşıyor. zira seçmeni kaybetme korkusunu  asla yaşamıyor  zatişahaneleri. Zaten öyle bir durum olursa da mehaz çok Allaha şükür.  Kocatepe camiinde bir aşrı şerif okumak  seçmen pastasından yüzde ona taalluk eder. Bu kadar basit sürüklenebilen bir kesim için bu kadar zahmette olsun yani.

                                               ***

Hamamda maiyet ve nedimeleriyle eğlenen Timur Ahmediye sorar:
-Söyle bakalım Ahmedi maiyetimde bulunanların ayrı ayrı pahası ne kadar eder?
Ahmedi Timurun Maiyetindekilere değerler biçer. Timur  Ahmediye:
-Söyle Ahmedi  benim değerim nedir. Ben kaç para ederim?
Ahmedi düşünmeden cevap verir.
-Efendim siz otuzbeş akçe edersiniz.
Timur şaşırır, kızarır bozarır ve Ahmediye:
Ahmedi galiba senin aklından zorun olmalı, sadece belimdeki peştemalin değeri otuzbeş akça eder.
Ahmedi kıs kıs gülerek:
-Efendim zaten ben otuzbeş akçeyi ona verdim, siz beş para etmezsiniz.

                                               *** 

Benim anladığım şu:
Ateş düştüğü yeri yakar. Ahmet, Mehmet kimsenin umurunda değil. Hele hele Müslümanlık söz konusu olunca mangalda kül bırakmayanların hiç değil. Onları temsil edenlerin inanmış olmaları yeter de artar bile. Varsın güzel ülkem üçüncü Dünya savaş alanı olsun. Varsın her gün pusularla, saldırılarla onlarca Mehmetcik şehit düşsün. Bir yerde çocukların kumsallarda öldürülmesini Dünya kamuoyuna haykırırken  Başbakan, diğer tarafta, Suriye’de hiç bitmeyecek savaşı başlatmış olsun.   Yani anlayacağınız efendim alan memnun veren memnun.