29 Ekim Cumhuriyet bayramına kısıtlama getirmenin mantığını anlayabilmek zor görünse de aslında çok basit bir izah şekli var. Başbakanın öteden beri partisi içinden başlayarak, genişleyen yelpazede, tek ses olabilmenin gayreti içerisinde olduğunu pek ala beş yaşındaki çocuklarda anlamaktadırlar. Bunlar düpedüz Cumhuriyetle hesaplaşma adına alınmış karalardır. Yıllardır cumhuriyetin gerçek manada algılanıp, yaşatılması adına ödenmiş bedellerin, çekilmiş çilelerin, bir çırpıda yok edilmeye başlanması, geleceğimizin pekte hoş olmayacağına işarettir.


Önce 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramında, sözde zaman kaybı gibi eften püften nedenlerle sınırlamaların getirilmiş olması. Daha sonra 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında yönetmelik ve yönergelerle aynı safsataların dayatma niteliğinde uygulanır olması. Yani artık siyasi parti genel başkanları haricinde hiç kimse Atatürk anıtına çelenk koyamayacak. Ne siyasi parti temsilcileri, nede sivil toplum örgütleri. Unutturulmaya çalışılan değer yargılarımız. Yok edilmeye çalışılan tarih bilincimiz.


Bu hesaplaşma neticede neyi götürüp neyi getirecek. Fırsat buldukça geçmişte devlet idaresinde bulunmuş olan yöneticilerimizin icraatlarının yanlış olduğunu lanse eden ve bu yanlışlardan dolayı belli kesimlerden özür dileyen başbakanın amacı ne? Niçin hep o nadide devlet adamlarının yanlış yaptığını söyleyip duruyor? Neden milli bayramları tarih sayfalarından çıkarmaya çalışarak bunları bayram olarak halkımıza sunan devlet büyüklerimizi gölgede bırakmaya çalışıyor?


Amaç belli sevgili okuyucular. Amaç birçok cephede komutanlık ederek savaşlar kazanmış sonrada başbakan yada cumhurbaşkanı olmuş insanların yanlışlar yaptığını söylemekle onlardan daha üstün, daha basiretli, daha siyasi, daha kudretli olduğunu halka ifşa etmek sevgili Cumhuriyet severler. Amaç Cumhuriyet ve onun getirdiği uygarlık değerlerini yok etmek. Ve sahnede tek adam olmak. Amaç bu. Bu amaç için her yol meşru, her davranış caizdir.


Ne kadar umursamasızca bir davranış şekli. Ne kadar geçmişe saygısızlık örneği. Her zaman cumhuriyet ve ona benzer değerlerle savaş içerisinde olan Başbakanın samimi bir şekilde geçmişine sadakatini ifade eder ne bir davranış nede bir icraat içerisinde olduğuna bir kere şahit olmadık. Şayet öyle bir durum oduysa dahi başbakan, ilk yıllarında, sadece koltuğunu korumak adına lisana almıştır o nevi cümleleri. Evet bu gün koltuk korkusu da yaşamamaktadır Sayın Başbakan. Özlediği, hayalini kurduğu dünya nizamını artık tek başına şekillendirebilecek güç ve iktidara sahiptir kendileri. Parti içinde endişe verici birilerinin olması söz konusu değil. Muhalefet, var mı yok mu sormaya ne hacet. Ses çıkarmaktan korkar durumdalar zavallılar. Asker, hapishaneleri dolduran kesim. Sivil toplum örgütleri taltif görebilmenin savaşını vermekte. Öğrenci sokağa çıkmaktan korkuyor. İşte 2012 yılı Türkiye’si.


Bu gün yani 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları çerçevesinde Atatürk anıtına yalnızca üç kurumun çelenk koymasına da sevinmek gerekir. Bir daha ki yıl veya birkaç yıl sonra bu görüntüleri de göremeyeceğimizi söylemek isterim. Neden mi diyorsunuz?


Atı alan Üsküdar’ı geçmiş de ondan. Artık alışmak lazım bu gibi Milli Bayram kutlamalarına.