Günlük olayların akışına göre yön tayin edilerek okuyucuya aktarılan düşünce ve fikirler bazen kısır döngüden öteye geçememektedir.
Bu ise temelde var olmayan veyahut ta yapay bir zemin üzerinde mevcut bir fikrin rötuşlanması olarak nitelendirilebilir.
Oysaki zorlamaya tabi tutulmadan tasvip gören, düşündükçe genişleyen, her cümlesinde dimağ için ayrı bir lezzet taşıyan mana tomurcukları ise apayrı bir âlem olarak boy gösterir.
Mana derken, manayı dar kalıplarda düşünmekte başka bir yanlışa çanak tutmaktan öteye geçmez.
Zira mana ilahi kanun ve kaidelerin bütünü olarak lanse edilmiş olsa bile, sanat adına güzellikler arz eden birçok çalışmanın da mana kapsamında olduğu bir hakikattir.
Lakin bunu sanat adına yapılmış her uğraş için söylemekse sanata yapılacak en büyük fenalık olur.
Merhum Mehmet Akif’in edepsizliğin başladığı yerde, edebiyat biter” sözünü sanat adına yapılan uğraşlarda şablon olarak kullanırsak sanat ve rezalet kargaşasından daha çabuk kurtuluruz.
Geçmişle zaman zaman mananın gerçek yüzüyle sergilenmesinde şahit olmaktayız.
Okudukça, izledikçe ve gördükçe mutlu olduğumuz tablolar, ya eksik bir yönümüzün varlığına işaret eder, ya da var olan düşünceyi mükemmel bir şekilde yaşatmayı amaçlar.
Biz bu güzellikleri dünlerde yaşarken, her cümlede başka bir güzellik ifadesi buluruz.
Ne var ki birilerinin ve yahut da toplumun belli bir kesiminin fikirleriyle tanıdığı ender şahsiyetler yeni kuşaklara henüz tanıtılamamıştır.
Türkiye literatüründe yer almış olmasına rağmen bizlerin tanıyamadığı, her halükarda güzellikler arz eden mana tomurcukları gönüllerde şu şekilde tüllenedurur.
Ah elinden benim zülfü kemendim
Müjgan değdi sinem yaralandı gel
Günbegün artmakta derdi derunum
Uç verdi yaralar sıralandı gel
Nedir bu çektiğim kahru sitemler
Daha derd olurmu bundan ziyade
Yay, oklara hedef ettim sinemi
Hiç yara olur mu bundan ziyade
Bu şair Zihni’nin şiir deryasından sadece bir tanesi.
Daha neler var neler.
Sanata ve şiire dair.
İnsanı alıp başka dünyalara götüren iksirli, mana ile süslü dizeler.