Beyaz saray ve kara lastik
*Aşırı kısıtlama ve katı kurallar koymanın
*Sadece yanlışlar üstünde odaklanmayın
*İyi yaptığı şeyleri de fark edin ve çocuğunuzu ödüllendirin.
*İş yoğunluğu ne kadar çok olursa olsun, çocuklarınıza özel zaman oluşturun.
Bugün kaç anne baba çocuğuyla bu şekilde ilgilenebiliyor?
Böyle ilgilenebilmek yaşadığımız hayat şartlarında mümkün mü?
Eğer dikkat ederseniz bu söylemler bugünün toplum gerçeğiyle uyuşmuyor…
Bugün toplumu ne durumda bir bakalım isterseniz?
***
Uzağa gitmeye gerek yok… Yakından bakalım…
Dün gazete sayfalarında resmi ve özel kurum ve kuruluşların, eşrafın kandil tebriği vardı.
İnancımıza göre mübarek üç ay olan Recep Şaban ve Ramazan aylarının ikincisi idrak ediliyordu.
Ama dün gazetelerin birinci sayfalarında uyuşturucu madde satmak isteyen üç kişi Çorlu KOM ekiplerince takip ediliyor ve Amfi Tiyatro önünde yakalanıyordu.
Yani uyuşturucu tacirleri aziz mübarek ay ve gün demeden bu ülkenin çocuklarını zehirlemeye devam ediyordu.
Peki anne babalar ne durumda?
İşi olan babalar akşama ekmek getirmenin derdinde.
İşi olmayan babalar çocuğunun yüzüne bakamadığından eve geç gelmek için kahvede pineklemekte.
Ana babalar çocuklarının kişisel ihtiyaçlarının derdindeyken çocuklar facelerde, twetterlerde, isntangramda birbirlerine hayal bile edemediğiniz farklı alemler sallamanın peşinde…
Gençlik; geleneklerimizden göreneklerimizden kopmuş, global kültür hortumunda savrulmakta…
***
Peki vatandaşının sorumluluğunu almak üzere iş başına geçenler ne durumda?
Herkes kendisi için “oy” peşinde…
Birbirimizi kandırmaktan artık vazgeçelim…
Bu toplumda 20-30 öncesine kadar çocukları aileler olmasa da toplum yönlendiriyordu…
Sonra bol kanallı renkli televizyonlarla odamıza daldılar… Yerin üstünü bile bilmezken yer altı dünyasını izler olduk.
Sevdiğimizi erkek arkadaşımızla paylaşmaya utanırken, dizi kızlarında aşkını babaya tanıştırmayı öğrendik… Yetmedi şimdi evlerimizin baş kösesi dizilerimiz sayesinde her türlü aldatmayı, her türlü ihaneti, gün görmedik yalanları, hile ve hıyaneti kanıksadık…
Halamızın dayımızın yüzünü hatırlamazken, kendi evimizde ekranların konuğu olduk.
Onlar oynadı biz seyrettik… Onlar öğretti biz öğrendik…
Oynat Uğurcuğum ile oynattılar. Arka sokaklarda dolandırdılar…
Ne baba ocağımız kaldı ne şeref meselemiz… Acil aşk arayan gençliğin muhteşem yüz yılını hareme hapsettiler…
Sonra da magazin dünyası diye “tık tık” singılıyla dalga geçtiler…
Senaristi sapık, yönetmeni sübyancı, yapımcısı kalpazan bir sürü ahlak ve namus düşmanı yapım; hem namusumuzu, hem ahlakımızı, hem dinimizi hem dilimizi katletti…
O güzel ekranlarda güzel bir konuşmaya hasret kaldık…
***
Şimdi ise siyaset dünyası oy peşinde koşarken bu ülkenin gençliğini internet sayesinde “dünya” egemenleri yönetiyor ve yönlendiriyor…
Siz de, bi dünya dürtüye karşı; bu haldeki zavallı çocukların korunma ve kollanması görevini dünyanın altında kalmış zavallı anne babadan istiyorsunuz.
“Anne-baba bana sahip çık”
Ana babaya kim sahip çıkacak?
Bakın…
Bugünün gençliğini değil o çaresiz ana baba, okullardaki tüm öğretmenler, camilerdeki tüm hocalar, mahalledeki tüm muhtarlar, karakoldaki tüm polisler bir araya gelse…
Kurtarmayı bırakın… Zerre etkileyemez zerre yönlendiremez…
Çünkü bugün bir çok aile… Yanı başında olduğu halde kendileriyle alakası olmayan çocuklarıyla şimdilik aynı çatıyı paylaşmanın görsel huzuru içinde… Böyle giderse bir sonraki kuşakta “aynı çatı” da hayal olacak…
Çünkü milletin çekirdek yapısı olan “aile”yi esasında düşünmeyen bir devletin sınırları içinde yaşıyoruz…
Diyebilirsiniz ki devlet hangi bir aileyle nasıl ilgilensin?
Hiç kusura bakmayın…
Tere yağına kırıp yediğiniz her bir yumurtanın, üzerindeki barkod numarası sayesinde hangi şehirde, hangi çiftlikte hangi kümeste hangi numaralı tavuğun altından alındığını hesaplayan ve denetleyen bir devletten söz ediyoruz.
Bu ülkede bir çocuğun bir yumurta kadar değeri yok mu?
***
Biz devletten Boğaz’da üç katlı tünel değil, çocuklarının boğazından helal lokma geçirmeye çalışan ailelerle ilgilenmesini AİLEYE SAHİP ÇIKMASINI istiyoruz…
Devletin itibarını kurtarmak için saray yaptırmayı düşündüğümüz kadar ölen madencinin babasının ayağındaki kara lastiğin itibarımızla ilgisini düşündüğünüz ve dert ettiğiniz zaman yukarıdaki söylemler anlam kazanacak…
Sağlıcakla…