En son şehit Binbaşımız Yavuz Sonat Güzel’i kurban verdik… Yeni kurbanlar verme Allah’ım… Yaşatma bu millete bu acıyı…
Öyle bir algı operasyonları içerisindeyiz ki kime inanacağımızı şaşırmış durumdayız.
“Terörün belini kırdık” diyen Başbakanımıza inanalım derken öte yandan bir Binbaşımızın şehit haberiyle bir kere daha dağlanıyoruz.
Teröristlerin Karadeniz’de cirit attığı haberiyle yeniden kahroluyoruz…
“Kim kimi kandırıyor” diye sormuştuk.
Sırası gelmişken Sayın Başbakanımıza samimi olarak soruyoruz:
Amerika’ya gitmişken sorabildin mi? Teröristlerin kullandığı bir kısım silahların bir kısmının USA malı olduğu ortaya çıktı. Bu konuyu da bir zahmet sorar mısınız Obama’ya…
Ortadoğu’ya o silahları kim nereden getirmiş? Ne zaman teröristin eline tutuşturmuş? Her şeyi kontrol altında tutan insansız hava araçları bu silahları alan- verenleri tespit edememiş mi? Bu nasıl bir müttefiklik böyle?
Yazmıştık bu köşede terör vurmayla öldürmeyle son bulacak bir organizasyon değildir.
Terörün muhatabı işte nalıyla mıhıyla, markasıyla silahıyla karşınızdadır. Ve siz de onun ile görüşmeye gittiniz…
Ha eğer siz de Putin’e gidip de dönüşte kamyon çarpmış gibi olacaksanız aman kendinize mukayyet olun… Sizler bizim göz bebeklerimizsiniz. Sonra biz sizlersiz ne yaparız?
Orhan Veli’nin dediği insanlarız biz…
Sizler nutuk çekersiniz… Bizler ölürüz… Merak etmeyin…
Ama şunu da unutmayın ki, şehit Binbaşı Yavuz Sonat’ın anasının ve yüzlerce şehit anasının ahı arşı alayı titretmektedir…
Arşı âlâ ne zaman titrer bilir misiniz?
Zulüm olduğu zaman… Zalimlik olduğu zaman… Haksızlık olduğu zaman…
Ve… Zulüm payidar olmaz…
Bunu biz değil Allah söylüyor…
Bugün gelinen nokta gerçekten kahredicidir…
İster terörün belini kır! İster dağı taşı yerle bir et!
Ne edersen et! Batısıyla, Doğusuyla vatandaşların ruh hali artık eskisi gibi değilse, Türkiye’nin bir ucunu bırakın Elazığ’dan bir vatandaş Diyarbakır’a gidemiyorsa, Hakkâri’den bir vatandaş Sivas’ta kalamıyorsa bu iş tamamlanmıştır…
Türkiye’yi ayrıştırmayı isteyenler bu isteğinde başarılı olmuşlardır.
Bu ayrışmanın bilerek bilmeyerek taşeronu olmanın vebali zalimliğin zirvesidir…
Birlik beraberlik ve kardeşlik nutuklarıyla bu milleti ayrışma noktasına getirenlerden bu millet bunun hesabını soracaktır…
Gafletse de soracaktır, dalaletse de soracaktır, ihanetse de soracaktır…
Ülkenin istikrara, ekonomik kalkınmışlığa ihtiyacı olduğu kadar ondan daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacı vardır.
Ama sözde değil özde birlik ve beraberlik…
Alın size bir söylem ve eylem karmaşası daha…
Eğitim ve öğretimin başladığı günde, bir platform kurup öğrencilere nutuk çeken irade, geleceğin gençlerine âlim olmakla birlikte arif olmayı tavsiye ederken eğitimde siyasetin yerinin olmadığını da bilmesi gerekmez miydi?
Yerli ve milli olmak bir öğrencinin öğrenim hayatında ne kadar anlamlıydı?
Madem anlamlıydı da hangi milli konuları dile getiriyorduk eğitimde? Ya da yerli olarak çocuklarımıza ne gibi bir eğitim imkânı sunuyorduk?
Amerika’nın süt tozundan hallice verdiğimiz sütlerle mi? General Mobile’den sipariş ettiğiniz tablet bilgisayarlarla mı?
Hâlâ Rus ve İngiliz bilmem ne edebiyatının klasiklerini de geçin fantezi çalışmalara bütçe ayıran Kültürümüzden habersiz Kültür Bakanlığı ile mi?
Dedik ya… Söylemle eylem hep farklı çalışıyor bizde…
Sevgili okuyucular,
Geçtiğimiz hafta ilçemizdeki güzelliklerden söz ederden Vahap Başkan’ı takdir etmiştik.
Bu hafta kendisine Kurban Bayramı vesilesiyle kurbanlıklarda yaşanan çileyi hatırlatıyoruz:
Sayın Başkan, Kurban Bayramında yağan yağmur sonrası ortaya çıkan manzarayı hepimiz gördük.
Birçok vatandaş, ortaya çıkan görüntüyü görünce burada kurbanlarını kestirmedi.
Hiçbir yetkilinin görmediği bu manzarayı inşallah siz görürsünüz de Çerkezköy’de vatandaşın Kurban ibadetini Çerkezköy’e yaraşır şekilde rahat ve hijyenik bir ortamda yerine getirebileceği birkaç tesis için girişimde bulunursunuz.
Yorumlar