Üst üste görevlendirmeler, yoğun dikkat ve yol yorgunluklarıyla enerjisi azalmış hakemler, sistemin kendilerinden beklediği hizmeti veremiyorlar:
Cüneyt ÇAKIR, Cuma akşamı Akhisarspor - Beşiktaş maçında VAR hakemi...
Pazartesi akşamı da Bursaspor - Fenerbahçe maçını yönetiyor.
Sahada, kulaklık ve mikrofonu takılmış, düdüğü ağzında.
Hüseyin GÖÇEK, Cumartesi akşamı Y. Malatyaspor - Göztepe maçını yönetiyor.
Pazartesi akşamı da Bursa’da VAR odasında.
Fırat AYDINUS, Cumartesi akşamı Trabzonspor - Başakşehir;
Pazar akşamı da Kasımpaşa - Rizespor maçında VAR odasında.
VAR’ın özellikle, Galatasaray - Konyaspor maçında yaşanan olaylar ve pahalıya mal olan arızası……..
Hakemler bence, adeta şok geçirdiler.
Şimdi bu travmanın etkisiyle ya her kararı VAR’a taşıyıp işin içinden sıyrılıyorlar, ya da VAR odasında ekran başındaki arkadaşlarının uyarısını bekliyorlar.
Oradaki arıza da “düdük kardeşliği”nin yol açtığı suskunluk.
Çoğu VAR hakemi, saha içindeki meslektaşını tedirgin etmemek adına susuyor, uyarı görevini ihmal ediyor.
Süper Lig’de görevli hakemlerimiz, saha içinde yönettikleri her maç için 10.000 TL alıyor.
Ayrıca maaşları da var.
16 bin lira ile 22 bin lira arasında değişen bu maaşların ortalaması 20 bin TL.
Hakemlerimiz Haziran ve Temmuz ayları dışında yılda 10 ay süre ile maaş alıyor.
Yönettikleri maçlarda 10 bin TL, VAR odasında görevlendirildikleri maçlarda da 4 bin 600 TL. alıyorlar.
Kendilerine ayrıca günlük 1000 TL harcırah veriliyor.
Yol giderleri karşılanıyor.
Bu rakamlara bakınca bir Süper Lig hakeminin aylık geliri 50 bin TL’ye kadar yükselebiliyor.
Daha çok kazansınlar, hakediyorlar.
Çünkü hakemlik artık önemli bir meslek.
Burada sorulması gereken soru:
Böylesine yüksek gelir elde edilen bir işte, acaba suskunluk, sessizlik ve tatsızlık çıkarmamak, mesleği - kariyeri - devam ettirmek kaygısı, hakemlerimizi etkiler mi?.
Yıllardır tekrarladığım bir gerçeği yeniden bağırmak istiyorum: Biz oyuna saygımızı unuttuk.
Keyfimizi erteledik, analiz yeteneğimizi körelttik.
Hakemin düdüğüne takılıp her şeyi çar çur ediyoruz.
Paralıyoruz, oyunun zevkini ve keyfini çöpe atıyoruz.
Genç futbolcuların, ağabey ustaların, gece - gündüz başarı formülleri arayan teknik direktörlerin emeklerine saygısızlık ediyoruz.
Keyfimize limon sıkıyoruz.
Bizi statlara ya da ekranlara koşturan oyunun kendi rengi, sesi, ve derinliğidir.
Arkadaşlar, oyuna bakalım, üzüntünün de sevincin de tadını çıkaralım.
Yorumlar