Bu haftaki yazımızda geçmişten bugüne Ramazan ayı gelenekleri ve adetlerinden bahsedeceğiz.
Ramazan ayı yaklaşırken caddeler, sokaklar temizlenir, yeni giysiler alınır, çift minareli camilerde minareler arasına mahyâlar gerilir.
Başlangıçta "Hoş geldin ya şehr-i Ramazan", "Merhaba", sonuna doğru ise veda içerikli mesajlar birbirine bağlanmış ipler ve kandiller ile yazılır veya motiflerle ifade edilirdi.
Şimdi bu konuda led ışıklı kablolar ile bazı yerlerde mahyâ geleneği devam etmektedir.
Ancak insanımız şu kriz ortamında yeni kıyafetler alabilir mi, bilemem...
Tabii Ramazan gelirken geçmişte de fiyatları yükseltip, ticarî ahlâka sahip olmayan tüccar, esnaf vs. vardı.
Mesela Osmanlı döneminde Ramazan öncesi yapılan yoğun alışverişlerle piyasada oluşan yüksek talebi fırsata çevirip karaborsacılık, stokçuluk, sahtekarlık gibi ticari ahlâksızlıkları önlemek için devlet Ramazan öncesi fiyat ayarlaması yaparak bunu narh defterine kaydederdi.
Devlet yetkililerinin tebdil-i kıyafetle çarşıyı, pazarı dolaşıp bunun denetimini yapmaları adettendi.
Salgın döneminde maske, dezenfektan vb. ürünlerde devletin uyguladığı bazı tavan fiyat sınırlaması, bu narh sisteminin bir devamı olarak düşünülebilir.
Aylardır ülkemizdeki kontrolsüz fiyat artışları ve her ürüne gelen yüksek zamlara karşı devletimiz bazı KDV indirimleri, stokçuluk yapanları ihbar edici kanallar oluşturma gibi önlemler alsa da piyasadaki yüksek dalgalı gidişat bunun kontrolünü zorlaştırıyor.
Ekonomimizin de iyi yönetilemediği şu ortamda Allah dar gelirlilerin yardımcısı olsun.
Çünkü Ramazan'ın hemen öncesi devletin kurumunda ete % 50 , birkaç gün önce de doğal gaza % 35 zam gelmesi bu konuda devletin kendi etkin olduğu sektörlerde bile narh yani fiyat kontrol sistemini uygulayamadığını gösteriyor.
Kaldı ki bu zamlardan doğrudan etkilenen esnaf ve tüccara devletin de diyeceği pek bir şey kalmıyor.
Herhalde bu ortamda, günümüzde etkin bir şekilde yaşatılması gereken en önemli geleneğimiz sadaka olsa gerek.
Osmanlı döneminde sadaka taşları vardı.
Yaklaşık bir metre uzunluğundaki bu taşların üstünde bir oyuk olur.
Yardım etmek isteyen buraya, kimsenin görmediği tenha zamanlarda para bırakır.
İhtiyaç sahipleri de buradan ihtiyacı kadar alırdı.
Bu taşlar genelde yoksulların çok olduğu mahallelerde, camilerde, vakıf gibi yerlerin etrafında, bahçesinde bulunur.
Hatta erkek mezarlarının başına da konurdu ki, bu evin erkeği yani geçimini sağlayan kişisinin öldüğü, ailesine yardım edilmesi gerektiği topluma hatırlatılırdı.
Bu yardımın önemi; alan ile verenin birbirini görmediği bir şekilde yapılmasından ileri gelir.
Günümüzde fakire, fukaraya iki poşet market alışverişi yapıp, eline para verip yüzlerini de sosyal medyada afişe eden densizlikler bu gelenekten çok uzaktır.
Ramazan ayında da göstermelik yardım koli resimlerini bol bol göreceğiz.
Her ne şekilde olursa olsun bu sene gerçekten fakir ve fukaramız, aç kalanımız çok olacağı için bu yardımlar yine de çok önemlidir.
Belki sosyal medyada ifşa edilmesi, diğer zengini özendirmesi yönüyle de olumlu etki yapabilir.
Yine de bu konuda ihtiyaç sahiplerinin şerefini, gururunu rencide etmeden hareket edilmesi hem Türk töresinin hem de dinimiz İslâm'ın gereğidir.
Daha birçok geleneğimiz var; eşimizi, dostumuzu iftara davet etmek de önemli bir gelenektir.
Bu davetlerde ev sahibinin davet ettiği kişilere diş kirası adı verilen hediye vermesi de adettendir.
Bu geleneğin Kutadgu Bilig eserinde de geçtiği bilinir.
Ramazanın belki de en sevimli ve hepimizin çocukluğundan hatırladığı adetlerinden biri de tekne orucu geleneğidir.
Küçük yaştaki çocuklar büyükleri ile sahura kalkmanın heyecanı ve ayrıcalığını yaşarken, bunu ertesi gün öğleye kadar tuttuğu oruç ile taçlandırırdı.
Tekne orucu adı verilen bu gelenek ile küçük yavrularımızın Ramazan ayında dinî yükümlülüklere ısınması, bu ayı idrak etmesi sağlanırdı.
Bu ekonomik şartlarda, önceki yıllardan zor geçecek olan bu seneki mübarek Ramazan ayının hepimize kutlu olmasını, başta Türk ve İslâm alemi olmak üzere, tüm insanlığa barış ve hayır getirmesini dilerken, vefatının 25. yılında Türk Milliyetçilerinin lideri Başbuğ Alparslan Türkeş'i de rahmetle anıyorum.
Yorumlar