Babasını kaybetmiş çocuklarımız yetim olarak adlandırılır. Kur-an'da da önemle bahsedilir. Bir de öksüz kelimesi vardır ki Orhun Anıtlarında, Divanü Lugati’t Türk’te de geçer ve genelde anasını veya hem anasını hem de babasını kaybetmiş çocuklar için kullanılır.
Ne diyor Faruk Nafiz Çamlıbel, "Anasız kız, han soyu olsa öksüzdür gene".
Şimdi de Arif Nihat Asya'ya kulak verelim; “Ben hem yetim, hem de öksüz büyüdüm. Bu ne demektir biliyor musun? Bu, bir çocuğun dipsiz bir uçuruma düşmesi demektir.”. Edebiyatımızın iki ünlü ismi böyle kurşun gibi ağır sözlerle tanımlamış öksüz ve yetimliği...
Türk kültüründe ve dinimizin esasında da bu konuya her zaman önem verilmiştir. Buna dair birçok ayet, hadis ve atasözlerimiz var. “O seni yetim bulup da barındırmadı mı? Öyleyse sakın yetimi ezme!” (Duha, 93/6, 9.), “Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır.(Hz. Muhammed)”, "Yetim hakkı, yedi taşı deler de geçer.", "Yetim malı, ateşten gömlektir." Gerçi biz yetimliği, daha anne karnında iken yetim kalan peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.)'dan ve küçük bir çocukken yetim kalan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ten de bilen bir milletiz.
Günümüzde çevremizde de annesini, babasını, eşini kaybetmiş birçok ailemiz, çocuklarımız ve kadınlarımız var. Kadınlarımız diye ayırmak, kimsenin zoruna gitmesin. Sonuçta ülkemizde eşini kaybeden bir kadın, geçim sıkıntısı çekse de çekmese de, işi olsa da olmasa da, genelde hayatın tüm zorluklarını daha ağır şekilde yaşıyor. Erkeklerde durum daha farklı; erkekler daha çok çocukların ve ailenin günlük bakımı, onlara bir anne ilgisi gösterememenin yaşattığı sorunlar yönüyle sıkıntı çekiyor. Her halükârda anne veya babayı kaybetmek hele küçük ve genç yaşlardaki çocuklar için büyük bir travma.
Devletimiz bu durumdaki ailelerle, geçmişten bugüne her zaman kurduğu bakanlıklar ve alt birimleriyle, bunlara bağlı çeşitli vakıf, dernek ve benzeri yapılarla ilgilenmeye devam etmektedir.
Geçtiğimiz günlerde Ramazan'ın en anlamlı iftar programı da bu durumdaki aileler ve çocuklara yönelik olarak Çerkezköy Kaymakamlığı tarafından düzenlendi. Çerkezköy Polisevinde düzenlenen ve sunuculuğunu yaptığım programa davet edilen kadınlarımız, çocuklarımız ve ailelerinin oturduğu her masada Kaymakamlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı mütevelli heyetinden bir üye de vardı. İlk defa düzenlenen bu programda Çerkezköy Kaymakamı Sayın Murat DURU konuşmasında, "Bizim her zaman sizlerin yanında olduğumuzu bilmenizi istiyoruz. Biz sizin abiniziz, yerine göre babanızız, yerine göre anneniziz, yerine göre devlet olarak her şeyiniziz. Bizim sizlere 24 saat kapımız, gönlümüz, telefonumuz açık.." diyerek devletin bu konudaki kadim ve köklü tavrını ortaya koydu.
Yetim ve öksüzlerimizi sadece o acı günlerinde değil, hayatlarının her aşamasında böyle hatırlamak, gönüllerini almak, yaşadıkları güncel sıkıntıları dinlemek gerekiyor. Çünkü kimisi sonraki süreçte iş bulamıyor, kimisi hastalıklarla boğuşuyor, kimisi geçinemiyor, kimisi başka zorluklarla karşılaşıyor. Devletin her daim yanlarında olduklarını hissetmeleri tüm yetkililerin üzerine bir borçtur.
Tüm öksüz ve yetimlerimize, (tüyü bitmemiş olanlar da dahil olmak üzere) sahip çıkan, her zaman hatır ve gönüllerini soran, onlara yardımda bulunmak için çırpınan güzel yüreklere selam olsun!
17 Nisan 2022
Burak CANDAŞ