Birbiri ardına yapılan operasyonlarda birçok general ve asker tutuklandı. Diyebiliriz ki bu Türkiye gibi darbelerle içli dışlı olmuş bir ülkede alışılagelmiş bir şey değildir.
Yapılan operasyonlarda tutuklanan generallerin ortak bir noktaları var. Çoğunluğu ulusalcı ve geri kalanı da milliyetçi kesimden. Bu durum ister istemez insanın aklına “Acaba bu operasyonun uluslar arası bir boyutu var mı? Bu operasyonda tutuklanan general ve amirallerin ortak noktalarının ABD karşıtı olmaları bir tesadüf müdür?” gibi soruları getiriyor.
Şahsen balyozcu generallerle davalı olmuş biriyim ve tutuklanmalarına aslında sevinmem lâzım. Ama bu tutuklamaların içinde bir çapanoğlu var gibime geliyor. Operasyonların boyutuna ve bizim politikacıların geçmişine baktığımda bu işin bir iç operasyondan çok uluslar arası bir boyutunun olduğunu sezer gibiyim.
Acaba diyorum; “ABD bizim ordudaki ulusalcı ve milliyetçi damarı sünnet mi ediyor?” Benimkisi sadece bir tahmin.
İç politikada da bunu kendine malzeme yapan çok. Birileri tutuklanan her generalden sonra ellerini ovuşturuyor ama bu işin sonu nereye varacak?
Hükümetin bu işte rolü ne? Acaba gerçekten bu operasyonların arkasında hükümet mi var? Hükümet darbecileri mi yargılıyor?
Bu işte bir çapanoğlu olduğunu düşünmeme sebep olan gerekçe şu: Niye 28 Şubat darbesi değil de, Balyoz ve Ergenekon? Hâlbuki görünürde 28 Şubat’ı kotaranlar bu hükümetin başındaki insanlara karşı âdeta bir yok etme savaşı açmışlardı. Öyle olmasına rağmen niye 28 Şubat 1997 değil de sadece 2003-2004 yılındaki darbe girişimleri mercek altına alınıyor? Hâlbuki delil bakımından 28 Şubat’ın dana açık bir darbe girişimi olduğu daha net.
12 Eylül 1980 yılında darbe yapan generaller ülkenin her açıdan yıllarca geri gitmesine sebep olmuşlardır. Bu generallerin yaptırdığı Anayasa maalesef 30 yıldır ülkenin başında bir kara bulut gibi dolanıyor. İşin garibi darbeyi yapan generaller darbe yaptıkların halkın vergileriyle krallar gibi yaşıyor.
İster istemez aklıma kötü kötü senaryolar geliyor.
Acaba diyorum; bu hükümet ABD’nin bir taşeronu mu? ABD’nin istekleri doğrultusunda operasyonlara meydan mı açıyor? Malûm bugün tutuklanan generallerin çoğu Irak tezkeresine karşı çıkarlardan oluşuyor. Acaba ABD bu generallere “Bana karşı gelmenin bedeli işte budur!” mu dedirtiyor?
Bir de garip bir durum var. Türk kavmi tarihte asker olarak ne zaman güçlü olmuşsa, dünyadaki hükümranlığı parlak olmuştur. Ne zaman ki askeri bakımdan güçsüz duruma düşmüşse büyük badirelerle karşı karşıya gelmiştir.
Bugün belli çevreler askerin içindeki çürük elmaları ayıklıyoruz diyerek sanki topyekûn bir asker düşmanlığı yapıyor ve tarih boyunda varlığımızın teminatı olan TSK yıpratılıyor. İster istemez aklıma, “Acaba bu üstü örtülü uluslar arası bir TSK yıpratma operasyonu mu?” diye geliyor.
Böyle soruları aklıma getiren değişik sebepler var. Meselâ Suriye. Daha bir yıla kadar Suriye ile âdeta kan kardeşi olmuştu bizim hükümet yetkilileri.
Beşşar Esed ise, Türkiye’ye karşı, bir komşudan ve bir dosttan öte kardeşçe davranıyor ve şöyle diyordu: “Türkiye kardeş ülkedir!”
Türkiye de, bu kardeşliğin gereğini yerine getiriyor ve Suriye’yi neredeyse “komşu kapısı” haline getiriyordu.
Beşşar Esed’ın babasından sonra işbaşına gelmesi ile başlayan dostluk çerçevesinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 10 defa, Başbakan Tayyip Erdoğan 7 defa, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise, herhâlde onlarca kez Suriye’ye gitti... Esed ise 5 defa Türkiye’ye geldi.
Şimdilerde ne oldu, ne bittiyse birden bire Suriye düşman ilân edildi?
Kim istedi Suriye ile düşman olmamızı?
Suriye halkı, düne kadar “Erdoğan posterleri” ile gösteri yaparken, ne oldu da elçiliğimizi basıp, “Türk bayrağını yakmaya” başladılar?..
Bu aşamaya gelinmesinde suçlu kim?..
Erdoğan mı, Esed mı? ABD’mi, Obama mı?
Yoksa Arap Baharı rüzgârı mı bizi itti bu noktaya? Bana göre bugün hükümet resmen Suriye’nin iç işlerine karışıyor. Tıpkı daha önce Mısır’ın, Libya’nın Sudan’ın iç işlerine karıştıkları gibi.
Bir komşu ülkenin iç işlerine karışmak ne kadar uluslar arası hukuka uygun? Biz onların iç işlerine karışırsak onlar da bizimkine karışmaz mı?
Ne oldu dış işleri bakanı Sayın Davutoğlu’nun komşularla sıfır problem stratejisi? Şu anda neredeyse problemimiz olmayan komşumuz yok.
İran’a düşmanız, Suriye’ye düşmanız.. ABD’ye ise dost ve müttefik!!!
Gelinde siz hem iç politikada hem de uluslar arası arenalarda zuhur eden işlerin altında bir çapanoğlu aramayın?
Maalesef ben bunu yapamıyorum ve haklı olarak kafama böyle sorular takılıyor.
Suriye’deki isyanın tıpkı diğer “Arap baharı” yaşanan ülkelerde olduğu gibi bir “ABD projesi” olduğunu söylemek için fazla bir şey bilmeye gerek yok.
Ancak burada kafama bir şey takılıyor: Türkiye ve uluslar arası arenalarda şöhreti her geçen gün artan Başbakanın bu işlerdeki görevi ne?
Malûmunuz Sayın Başbakan sonraları inkâr etse de bir dönem “Ben Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanıyım” açıklamasını yapmıştı. Şimdilerde acaba bu eş başkanlığını gereğini mi yapıyor?
ABD, Irak ve Afganistan’da büyük darbe yedi. Arap ülkelerinde de aynı darbeyi yememek için Türkiye’yi maşa olarak kullanıyor olabilir mi?
Bu operasyonların amacı acaba İsrail için tehlike olan liderlerin yok edilmesi mi? çünkü görünürde görülen ABD ve Avrupa’nın Türkiye ile işbirliği yaparak, İsrail için tehdit teşkil eden ülkelerin liderlerini tek tek yok etmeleridir.
Sıra şimdi Esed’e mi geldi? Peki, Esed’in arkasından kime sıra gelecek? İran’a mı? Bakıyorum da İsrail için tehdit teşkil edenler peş peşe yok ediliyor.
Peki, Türkiye’nin durumu ne olacak?
Bugünkü hükümet görünürde İsrail için büyük tehdit oluşturuyor. Suriye ve İran’dan sonra sıra Türkiye’ye de gelecek mi? Yoksa “Türkiye dostumuz ve müttefikimiz bir ülke” deyip bize kıyak mı geçecekler?
Otuz senedir PKK gibi bir terör örgütünü besleyen ve tarihi kanla yoğrulmuş emperyalist bir devletin veya devletlerin bize bu kıyağı geçeceğine inanmak ahmaklıktan başka bir şey değildir.
Temennimiz hükümetin içte ve dışta oynanan sinsi ve Türkiye’nin pekte hayrına olmayan oyunlarda bilerek veya bilmeyerek figüran durumuna düşmemesidir. Zira bu geleceğimiz için çok önemlidir. Geleceğimizi karartmaya da kimsenin hakkı yoktur.
Yorumlar