Bunun sebeplerini başında ülke gündeminin sık sık değişmesi geliyor.
Bir bakıyorsunuz, Suriye gündemimizde iken, sabah kaklında artık gündemimizin birinci konusu Dersin olayları oluyor.
Tâbii olan ra bize oluyor. Yani halka.
Dokuz senedir ülkenin kaderinde mühim rol oynayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu süreçte günden değiştirmede artık ustalaştı. İstediği zaman ülkenin gündemini kendi düşünceleri doğrultusunda yönlendirebiliyor.
Bu yaşananları görünce gayr-i ihtiyarî, “Başbakan boşuna ustalık dönemim demedi” diye düşünüyorum.
Şüphesiz Recep Tayyip Erdoğan dokuz senede birçok ezberi bozdu. Kimileri bazı operasyonların arkasında ABD ve Batı olduğunu söylese de Erdoğan en azından ezberlerin bozulmasında aracı oldu. Her ne kadar AKP’ye ve Erdoğan’a oy vermesem de bazı icraatlarını ister istemez beğeniyoruz. Doğru yapılan icraata doğru demek hakşinaslıktır. Ancak yaptığı yanlışları eleştirmek ve ikazlarımızı yapmakta bizim gibi yazarların görevidir.
Erdoğan’ı sevenler, O’nun ülkenin gidişatını değiştireceğine ve Türkiye’yi çağ ağlatacağına inanıyorlar. Bazıları ona dokunmanın bile “ibadet” olacağını söylediği gibi, bazıları daha da ileri giderek bu ülkeye Atatürk’ten sonra gelen en büyük liderin Erdoğan olduğunu lânse ediyorlar.
Gerçekten öyle mi?
Atatürk 1923 yılında verilen İstiklâl Mücadelesi sonrasında yıkılan bir medeniyetin üzerine yeni bir Türkiye inşa etti. Bunu yaparken yüzü daha çok batıya dönük olması sebebiyle bazı eleştirilere uğradı. Yaptığı inkılâplar bugün bile Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun müsaade ettiği ölçüde tartışma konusu olabiliyor.
Geçtiğimiz günlerde piyasaya yeni çıkan ve Ali Kuzu tarafından kaleme alınan “Atatürk ve Erdoğan” kitabı da Erdoğan’ın adeta ikinci bir Atatürk olduğu tezini işliyor.
Yazar kitabında Atatürk ile Erdoğan’ın benzerliklerini ileri sürmekte ve tezlerine bazı açıklamalarla deliller getirmektedir.
Rivayet doğru ise bir zamanlar İngiltere İmparatorluğu Başbakanı olan ve yaptığı Türk düşmanlıkları ile tanınan Lloyd George, 1922 yılında Mustafa Kemal Atatürk için şu sözü söylemiş:
“Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakın ki, o büyük dahi çağımızda Türk ulusuna nasip oldu.”
Lloyd George’e göre Atatürk bir dahi.
Çağımızda da Atatürk çapında bir dâhinin varlığını “Atatürk ve Erdoğan” kitabından öğreniyoruz. Kitabın yazarı Ali Kuzu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dahiliği hususunda şu ilginç saptamayı yapıyor:
“Lloyd George’nın kemikleri sızlayacak. Şu an bulunduğumuz yüzyılda dünya bir dahi daha yetiştirdi. O dahi de Türk ulusuna nasip oldu. Mustafa Kemal’in doğumundan yüzyıl sonra Türk halkı gerçek bir lidere daha kavuştu. O lider Recep Tayyip Erdoğan’dır. Erdoğan, Türk halkının sesini Avrupa’nın tam göbeğinde Davos’ta tüm dünyaya ‘Türkiye bir kabile devleti değildir. Her türlü saygıyı hak etmektedir. Türkiye güçlü bir ülkedir ve Türk Milletine sünepelik yakışmaz.’ diye haykırdı.”
Ben yapılanları aklî, mantıkî ve ilmi seviyede değerlendirdiğimde Ali Kuzu gibi düşünmesem de yazar Erdoğan’ın bir dahi(!) olduğuna inanıyor!
Herkes her şeye inanmakta elbette özgürdür.
Kitapta yapılan araştırmaların, Atatürk ile Erdoğan’ın hayatlarının birçok noktada kesiştiğini ortaya çıkardığını iddia ediyor. Yazarın iddiasına göre Atatürk ve Erdoğan’ın yaşantılarına bakıldığında aynı acıları çektikleri, aynı yoldan yürüdükleri, kurtuluş için aynı plânı yaptıkları ve aynı hedefleri olduğunu iddia ediyor.
Kitabın kapağında ismin üzerindeki yazı ise çok ilginç: “Atatürk’ün hedefi 1923’dür. Erdoğan’ın hedefi 2023’dür.”
Ali Kuzu bu iki liderin örtüştükleri noktaları mercek altına almış ve iddiasına göre aradan geçen yüzyıl sonra yeni bir dahi daha gelmiş.
Gerçekten yazarın iddia ettiği gibi Atatürk ve Erdoğan birbirine benziyor mu? Yazar bir kitap yazdığına göre bu hususta iddialı görünüyor.
Yazarın böyle bir kitap yazmasına karar vermesinin Erdoğan’ın “Beni Obama’ya değil, Atatürk’e benzetin” şeklindeki sözünün etkisi olmuş mudur bilmiyorum? Bildiğim bir şey varsa bu benzerliğin doğru olup olmadığına kitabı okuyanların karar vereceğidir.
Bu ilginç kitap Kariyer yayınları tarafından piyasaya çıkarıldı. Ama kitap özellikle Atatürkçüleri çok kızdıracağa benziyor. Zira onlar göre Recep Tayyip Erdoğan’ın en az benzediği kişi Atatürk. Bazı Milli görüş çizgisinde olanlar da yazarın Erdoğan’ı Atatürk’e benzetmesine kızacakları kesin gibi. Bakalım Atatürkçüler, Milli görüşçüler ve Tayyip severler arasında kalan kitabın kaderi ne olacak? Atatürkçüler bu kitaba sahip çıkacak mı?
“Kitabı okuyan biri olarak senin kanaatin ne?” diye sorarsanız söylenecek tek sözüm var: “Yazar Atatürk ve Erdoğan’ı aynîleştirmiş. Bunun için Erdoğan soyadını değiştirsin.”
“Recep Tayyip Atatürk.”
Yorumlar