Büyük hedef, büyük güç

Hedef iki bin yirmi üç.

Oh ne ala ne ala. Üç dönem yani on yıl. Hedef iki bin yirmi üç olduğuna göre bu da takriben bir on bir yıl daha eder. Yani AKP’nin iktidarda geçireceği yirmi iki yıl. Güzel planlanmış, iyi kurgulanmış ama göz ardı ettikleri birkaç husus var.

Birincisi: bu siyasi irade yeni bir dönem daha iç siyaset alanında aynı kafayla icraatlar sergileyecek olursa Türkiye’de birlik bütünlük, vatan, millet, bayrak adına her şey tarumar olur.

İkincisi: Büyük güç olarak dünya tarih literatüründe yer almış olan güzel ülkemin başına gelmedik bela kalmadı. Mavi Marmara olayını pekala herkes bilir. Dünya hükümranı edasıyla biz geliyoruz diyen Başbakan on insanımızı bir hiç uğruna ölüme yollamıştır.

Askerimizin başına çuval geçirttiği yetmezmiş gibi bir de bu operasyonu gerçekleştiren insanı en ala biçimde misafir etmiştir. Türkün tarihinde asla olmayan bir rezalet örneği !!!

Dış siyasette seçmen tarafından yere göğe sığdırılamayan Davutoğlu Peşmerge Liderine benim ağabeyimdir üslubuyla dış siyasette ne derece usta olduğunu pekala ispatlamıştır. On asır önce böylesi bir üslubu sergileyen bir insana belki bahçivanlık görevi verirlerdi ya!

Aklıma Ömer Seyfettin’in bir hikayesi geldi. Pembe İncili kaftan. Sadrazam Tebriz’de bulunan Şah İsmail’e bir elçi göndermeyi düşünür. Ama bu herkesin yapabileceği bir görev değildir. Sonunda Muhsin Çelebi huzura çağrılır. Çünkü o korkmayan ve onurlu bir insandır. Görev için bir hayli para lazımdır ama Muhsin Çelebi bedel ödenmemesi şartıyla görevi kabul eder. Ne var ki bu derece gönlü engin olmasına rağmen parası da yoktur. Bütün gayrimenkullerini ipotek ettirerek on bin altın borç alarak ekibini oluşturur.

Şah İsmail Elçiyi ayakta bekletmek için oturacak yer hazırlatmamıştır. Elinin de öpülmemesine bozulur. Muhsin Çelebi üç bin altına aldığı Pembe incili kaftanını sırtından çıkararak üstüne oturur. Söyleyeceklerini gür bir sesle aktardıktan sonra saraydan ayrılmak için kalkar. Şah İsmail’in nedimesi yerden almış olduğu eşsiz kaftanı Muhsin Çelebi’ye uzatır. Muhsin Çelebi kaftanı elinin tersiyle iterek şöyle der:

-Bir Türk asla yere serdiği şeyi, sırtına koymaz.

Üçüncüsü: İnsanımızın iradesi AKP yöneticilerinin iki dudağı arasından sadır olacak cümlelerle mi şekillenmektedir. Bir siyasi parti nasıl bu derecede geleceğe dair fikir beyanında bulunabilir? İlahi buyruk hüviyetine büründürülen bu türden sloganlar aslında seçmen tarafından cezalandırılması gerekmektedir. Ama nerde o bilinçli seçmem.

Kaldı ki, başbakan iktidar oldukları ilk hafta içerisinde şunları söylemişti.

-Sevgili vatandaşlarım sizden yalnızca iki yıl istiyorum. İki yılsonunda her şey değişecek, her şey daha güzel olacak.

Bu konuşmanın üzerinden tam beş tane iki yıl geçti. Soramayanlar adına Sayın Başbakana:

-Büyük hedef parçalanmak mı?

-Büyük güç her tokata eyvallah, her emre ram olmak mı?

- İki bin yirmi üç hapishanelerin muhaliflerle dolup, meydanların tek adama kaldığı bayramınız mı olacak?

Soruyorum.

Asim YAVUZ