Akbulut’un söyledikleri bununla bitmiyor. 2005 yılında çıkarılmış olan engelliler yasasıyla ‘engellileri insan yerine koyduk’ diyen vekil, her şeyi daha da berbat ettiğinin farkında olmadı bile. Eline aldığı mikrofonu, amacı dışında kullanmaya başladı. Akbulut’un bu konuşmalarını dinleyen insanlar baştan aşağı yanlışlarla dolu olduğunu fevkalade anladılar. Hatta tören alanını terk eden birçok insan oldu. Adeta kaş yapmaya çalışan bizim edip, iki gözü birden çıkarma maharetini en usta şekilde sergiledi.

Engelliler insandı. Yine insanlar. Herkes gibi onlarda bu toplumun bir ferdi olarak sıkıntılarla yaşamaya alıştılar. Yakınları da öyle. Önceden kolay olan geçim, her geçen gün zorlaştırılmaya başlandı. Bugün insanımız şayet 450 liraya can simidi diye sarılıyorsa, bu ayıp engellilere bakan insanımızın değil, bizleri yönetenlerin ayıbıdır. İşte Akbulut’un istemeyerek ifşa ettiği gerçekte bu. Şayet dün, hükümet kanadından birileri bu konuda söz etmeksizin, bizler bu konuya parmak basmış olsaydık, insanımızın küçük düşürülüşünü, geçim sıkıntısının hat safhada olduğunu bu derece açık ve net olarak anlatamayacaktık.

‘Söyleyene değil, söyletene bak’ dedikleri bu olsa gerek. Vekil içinde beslediği hezeyanı dışa yansıtmış. Yapılan hata affedilir gibi değil. Hiçbir insanımızın değeri parayla ölçülemez. Engelli vatandaşlarımıza yapılan hizmetler de para telaffuz edilmeden anlatılmalıydı. Akbulut, ne engelli vatandaşlarımızın değerinin 450 TL, ne de onlara üşenmeden hizmet eden çilekeş anne, baba ve kardeşlerin bu para için hizmet yaptığı hatasına düşmemeliydi.

Büyüklerden birine, ağza alınmayacak küfürler eden kişi hiddetle zatın yanından ayrılır. Orada bulunanlar kendisine:

-Efendi, size kötü sözler sayan adama siz bir cümle ile de olsa cevap veremediniz.

Cevap enteresan:

-Herkes yanında olandan verir.

Yani Akbulut insanlara değer biçerken, işin açıkçası kendi değerini tayin etmiş oldu.