O istifa eder de hiç millet istifası ile ilgili ahkamlar kesmez mi?
Keser elbet, hem de en alasından.
Kimileri, “Tekirdağ’daki tarihi hezimetin faturası ona kesildi, sen eski vekilsin, kaldı ki sen yaşlı-başlısın, senden bu saatten sonra bir cacık olmaz, en iyisi görevden alınmadan istifanı veriver.” Babından dediklerini söyler, kimileri de; “Ahmet agamız partisini çok seven bir siyasetçidir, partisine kambur olmamak için ortadaki başarısızlığı üstlenme erdemliğini göstermiştir” der, falan-filan.
Uzaktan akrabam olan Ahmet Kambur’un istifası hakkında herkes bir şeyler söyler de bu kazancı gazatacı hiçbir-iki kelam etmez mi?
Ederim elbet hem de en alasından, alın size kıt aklımızla kestiğimiz gün görmemiş ahkâmlar:
Efendim akrabamız Ahmet Kambur’un kaptan köşkünden yönettiği AK Parti’nin Tekirdağ gemisi delik-deşik olup durmadan su almaktadır.
Bunda, aday tespitlerini eline-yüzüne bulaştıran Genel Merkeze rağmen başarı için çırpınan dümendeki akrabamızın hiçbir suçu yoktur.
Zaten bu gemi: Gezi olaylarında, 17 Aralık yolsuzluk operasyonlarında, çiftçiyle dalga geçercesine belirlenen taban fiyatlarıyla, ekonomik krizdeki vatandaşın kapısından eksik olmayan haciz memurları nedeniyle delik-deşik olmuştur.
Anadolu’daki vatandaşın aksine Trakya halkı artık gemideki deliklerin kolay kapatılamayacağını düşünmektedir.
Su alan gemiye aha bu son seçimlerde binmediği gibi deliklere tepki göstermek için de mührü altı okun üzerine basmıştır.
Hezimetin asıl nedeni de budur.
AK Parti’nin Tekirdağ’daki su alan gemisini ufukta bekleyen bir tehlike daha vardır.
Aha bu tehlike de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına yeşillenmesidir.
Genel Başkanlarının Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasıyla ak gemisinin siyaset denizinde, Süleyman Demirel ve Turgut Özal örneğinde görüldüğü gibi batıp yok olacağına, seçmen kadar partililerde inanmaktadır.
Aha bundan da, bu günlerde patisinden istifa edip batmayacağına inanılan CHP gemisine kapak atanların olduğu görülmektedir.
Kıt akıllı gazatacı olarak aha bu söylediklerimizin bir benzerini de istifa eden İl Başkanı Ahmet Kambur’unda dile getirdiğini söylemek isteriz.
Basın toplantısıyla istifa gerekçesini açıklayan Kambur, “Önceden İl Danışma Toplantılarımız yüzde ellinin üzerinde bir katılımla gerçekleşiyordu, şimdi katılım oranının yüzde otuzlara düştüğünü görüyoruz…” babından konuşmuştu.
Şimdi biz böyle dedik ya sizlerde, “Gemiyi ilk terk edenlere ne dendiğini herkes bilir, şimdi sen gemiyi terk edenleri malum şeye mi benzettin?” babından bir soru sorabilirsiniz.
Efendim bizim böyle bir benzetme falan yaptığımız yok.
Biz aslında tren diyecektik ama malumunuzdur bugünlerde hızlı tren dalgasında aksaklıklar, kazalar sıkça olmaya başladı.
“Tren” dersek öküz altında buzağı arayanlarla papaz olabiliriz diye düşündük.
Kaldı ki, Tekirdağ Marmara Denizi kıyısında olup limanından gemileri de hiç eksik olmaz.
Bu limanda olduğunu varsaydığımız AK Parti gemisini ilk terk edenlerin arasında olmayan Ahmet Kambur, dağa sağlıklı, genç ve dinamik bir kaptanın gemiyi yeniden onararak yüzdüreceğine inanmaktadır.
Söylediğimiz de budur.
Kestiğimiz bunca ahkâmdan sonra, “Gazatacı istifa eden İl Başkanı Ahmet Kambur’u seçim hezimetinin sorumluları arasından çekip aldın.
Neredeyse onu ak kaşık ilan edecektin.
Haydi, akraban diye ona yalakalılık yaptın diyelim, bari hiç olmazsa su aldığını gevelediğin bu gemiyi hangi kaptanın tekrar yüzdürebileceğini söyleyiver.” Diyebilirsiniz.
Efendim öncelikle söyleyeyim, uzaktan akrabam da olsa aramızda bir samimiyet olmadığı için ona yalakalılık falan yapmam.
Ben bu yaşında, sağlık sorunları da varken görevini yine de yaptığına inanıyorum.
Sonra geminin kaptanlığına kimi getirecekleri beni pek ilgilendirmiyor.
Haydi, ilgilendirdiğini varsayıp ‘Mehmet Şık bu gemiyi yüzdürür’ diyelim.
Milletvekillerini, teşkilatlarını bile bu mevzularda pek takmayan Genel Merkez bizim gibi kıt akıllı bir gazatacıyı hiç ciddiye alır mı?
Almaz elbette.
Bu haftaki kazanımızı, dostumuz Mehmet Şık’ın ismini kaynatarak tamamlıyoruz.
Bir sonraki kazanda buluşana kadar da, ‘kalın salıcakla’ diyoruz…