Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmene “muallim” deniliyordu. “İlim öğreten” anlamında güzel bir kelimeydi…
İlim öğrenmek ve öğretmek güzel bir duyguydu ancak ilim öğrenmekten amaç neydi?
Bunu Yunus Emre asırlar öncesinden söylüyordu:
“İlim ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir”
Şiirin son iki mısraını ise şöyle tamamlıyordu:
“Hepisinden iyice / Bir gönüle girmektir”
Kim olursanız olun, eğer bir gönüle giremiyorsanız, hele hele bir kez gönül yıktı iseniz, hiçbir özelliğinizin hiçbir anlamı yok ki.
İşte bir Vali geldi Tekirdağ’ımıza…
Bakanlar Kurulu’nun 16.02.2015 tarih ve 2015/7295 sayılı kararıyla, İçişleri Bakanlığı Merkez Valisi olarak görev yapmakta iken Tekirdağ'a atandı Sayın Enver Salihoğlu…
Görevine başlar başlamaz ne yaptı?
Sayın Tekirdağ Valisi göreve başlar başlamaz bir ezber bozdu… Valilik sitesinde ana sayfadan şahsi cep telefon numarasını yayınladı.
Demek istedi ki Sayın Valimiz:
“Ben içinizden biriyim. İşte telefon numaram: “0505 466 33 53” Beni bu numaradan arayabilirsiniz.
Bu güzel düşünce Tekirdağlının gönlüne girmek değil de neydi?
Beşikten mezara kadar “insana değer veren” bir anlayışa sahipti.
Yine bu güzel duyguyla Kapaklı Emniyet Müdürlüğü ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliği yapıyor ve “Okul Geçit Görevlileri” eğitim programı düzenliyordu.
Bu programı başarıyla bitiren öğrencilere sertifika vererek onlara trafik uygulamalarında ceza kesme yetkisi veriyordu.
Yani öğrenciye değer veriyordu…
Bu davranış, öğrencinin gönlüne girmek değil miydi?
Yine Çerkezköy Rehberlik ve Araştırma Merkezinin, 21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık günü etkinlikleri Down Sendromlu çocuklarımızın gönüle girme düşüncesi içermekteydi.
Çerkezköy Kaymakamı Metin Kubilay, İlçe Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Erdoğan, İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Abdullah Nair, Rehberlik Araştırma Merkezi (RAM) Müdürü Cemal Sabırlı, Türkiye Sakatlar Derneği Çerkezköy Şube Başkanı Hayrettin Çetinkaya bu duyguyla orada olmuşlardı…
Çetinkaya, ‘Hayatımdaki Engelleri Kaldırabilir misin?’ temalı bir yarışmayla görme engelli, bedensel engelli, zihinsel engelli ve işitme engellilerin gönlüne girmeyi amaçlıyordu…
Gençlere engelli bilincini aşılamak, onların engellilerle empati kurmasını sağlamak bir gönüle girmekten başka hangi amaca hizmet edebilirdi ki?
Sevgili okuyucularımız,
İzlediniz mi bilemiyorum, geçtiğimiz hafta Çanakkale Zaferinin 100. Yılı münasebetiyle Türkiye Sakatlar Derneği Kapaklı Şubesince Çanakkale Savaşlarını konu alan “Küçük Çoban” isimli tiyatro oyunu sahnelenmişti.
Sahnede küçük çobana soruyordu annesi:
“Tanıyor musun bu yaralıyı?”
“Bu benim öğretmenim” diyordu Küçük Çoban.
O zaman anlıyoruz ki “Böyle bir öğretmen, böyle bir öğrenci olunca ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” oluyordu işte…
Oysa yine geçtiğimiz hafta herkesi şaşırtan ve kahreden bir haber yayınlanmıştı bölgenin en etkin gazetesi Marmara Haber’de…
Hem de ortaokul öğrencilerini spor salonuna toplayan bir okul müdürü ağza alınmayacaklar laflar etmişti.
Küçük yaştaki kızlara “Sonunuz Özgecan gibi olur” diye güya öğüt verirken erkekleri de “yavşak yavşak gülmeyin” diye terbiye etmeye çalışmıştı.
Vah ki vah…
Bu nasıl bir ifade ve bu nasıl bir eğitim tarzıydı?
Yunus Emre demiyor muydu?
“Bir kez gönül yıktı isen, bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil”
Bütün ilim yuvalarının kapısında yazmıyor muydu?
“İlim meclislerinde aradım kıldım talep
İlim geride kaldı, ille edep ille edep”
Öğrencisine öğüt veriyor (!) olsa bile o öğütte “edepsizce kilemeler” o muallime yakışıyor muydu?
Habere yorum yazan kimi öğrenciler diyordu ki:
“Ama siz o çocukların okul tuvaletlerine şuraya buraya ne yazdıklarını, ne söylediklerini biliyor musunuz?”
“Okul müdürü o ağza alınmayacak sözleri söylemesin de ne yapsın?” demeye getiriyorlardı.
Biz de diyoruz ki o müdür, eğer öğrencisine nasıl müdürlük yapması gerektiği konusunda hiçbir şey bilmiyorsa oturup Hababam dizisindeki Mahmut Hoca’nın öğretmenliğini izlesin o bile yeter.
O Mahmut Hoca ki, öğrencilere ceza da veriyordu ama öğrencisi uğruna kopya da çekiyordu.
Ama her bir öğrencisi onun öğretmenliği sayesinde o haşarılıktan uzaklaşıp hocasına diplomalarını hediye edecek seviyede öğrenci olabilmişlerdi.
Sevgili okuyucular,
Bu haber dolayısıyla Marmara Haber’i kutluyoruz.
Çünkü bizde bir atasözü vardır.
“Ağayı ağa yapan yanındaki yaveridir”
Tekirdağ’a nasıl ki insanı anlayan ve insana değer veren, cep telefonunu herkese açan Saygıdeğer bir vali geldiği gibi,
ilçemizde de seçim hesabı değil nesil hesabı yapan;
görevine sadık, mesleğine âşık ülkesi ve milletiyle barışık, öğrencisini seven öğretmenine güvenen bir İlçe Milli Eğitim Müdürümüz vardır.
Bu müdürümüzün, kendisi gibi öğretmenlik mesleğine âşık ve öğrenciye değer veren,
öğrencisini salonlarda azarlayan değil makamında ağırlayan, en azından mesleğin etik kurallarına uygun arkadaşlarla çalışması lazımdır.
Sevgili dostlar,
Ankara Spor Salonu'nda 11. Olağan Büyük Kurultayı çok önemli bir dönemde gerçekleştiren ve 14 sandıkta 1149 oy ile oyların tamamını alan böylece yeniden MHP Genel Başkanlığına seçilerek önümüzdeki seçime MHP’yi güven tazeleyen bir Lider vizyonuyla taşıyacak olan Sayın Devlet Bahçeli’yi ve yeni yönetim kadrosunu tebrik ediyoruz.
Tüm siyasi partilerimizin de demokrasiye katkı sunacakları gün ve zamanlarda yaptıkları ve yapacakları çalışmalarını şimdiden kutluyoruz.
Sağlıcakla
Yorumlar