Geçtiğimiz gün Türk sinemasının unutulmaz ismi Zeki Alasya da sanat camiasında meslektaşlarının omuzlarda son yolculuğuna uğurlanmıştı.
Zeki Alasya da hayatını liseli yıllarda babasız kalmanın getirdiği mecburiyetle çalışarak kazanmak zorunda kalmıştı. Ticarette yaptığı işlerde dikiş tutturamasa da sanatçı kişiliğiyle ön plana çıkan ve sahnede aldığı rolün hakkını vererek alkış alan bir sinema ve tiyatro oyuncusuydu.
Onun tiyatrocu olduğunu, film çekerken de, sahne alırken de gülerken ve güldürürken de rol yaptığını kendisi de biliyordu, çevresi de biliyordu, milleti de biliyordu…
***
Ve bugün, Türkiye’nin 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren de devlet töreniyle toprağa verilecek.
Ama… Şu var ki…
Türkiye’de bir dönemi sevk ve idare eden bu isim, yaptığı ihtilal ile Mustafa Kemal’in kurduğu milli devleti, hem de her yerde onun heykelini dikerek, ona hayranlık nutukları atarak çok uluslu şirketlerin yönetimine yönlendirirken kendisinin ve arkadaşlarının kurgulanan senaryoda rol aldırıldıklarını kendisi de bilmiyordu, arkadaşları da bilmiyordu, millet de bilmiyordu…
Halk Evren’i nasıl biliyordu?
Kenan Paşa, 12 Eylül’de ihtilal yapmıştı. Ama ülkeyi anarşiden kurtarmıştı…
Peki dönemin sağcı veya solcu fark etmiyor, gençliği ne olmuştu?
Hayatlarının baharında hayatları zindan olmuştu. Nice faili meçhuller bir yana nice idamlar infaz edilmişti.
Kendisi ise Konsey Başkanı olmuş sonra da hazırlattığı 1982 anayasası halktan %91 oy alınca Cumhurbaşkanı olmuştu.
Halkın gözünde 12 Eylül’ün gerekçesi anarşi ve terördü ama Türkiye bu süreçte şapkadan tavşan çıkarır gibi ekonomik politikasını dünyaya açmayı başarmıştı…
Böyle bir kurguda rol aldığını Evren Paşa, sonradan öğrenebildi mi bilmiyoruz. Hani malum
(Darbenin ardından CIA Ankara Bürosu Şefi Paul Henze, Washington’daki Beyaz Saray’dan bir telefon alacak ve “Paul, senin çocuklar başardı” demişti.) Ama onun Türkiye’ye armağan ettiği ANAP zihniyetini bugün kendilerine referans yaparak vatandaştan oy üstüne devşirenler, geçtiğimiz senede peydahlanan referandum sürecinde ne yapmışlardı?
Sürekli açılıp kapanan perdelerden kaçıncı bölümde olduğunu bilmediğimiz sahnede nereden ve nasıl olduğunu kimsenin sorgulamadığı bir şekilde otuz yıl aradan sonra topluma pompalanan Evren nefreti ile onu yargılama çığırtkanlığı yaparak darbeden zarar görmüş sağcı solcu herkesin sempatisini kazanıvermişlerdi… Yetmez ama evet oyları havada uçuşmuştu.
Ne enteresandır ki ihtilal yaptığı gün “Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu” diye şakşakçılık yapan gazeteci yazarçizer tayfası “gelen ağam giden paşam” ucuzculuğunda olduğu için bu gelişmeye “otuz sene sonra bu da nereden çıktı?” sorusunu soramamıştı. Çünkü o zihniyet Evren aktif görevden çekildikten sonra, onun sık kullandığı “Netekim” kelimesini ona sembol ederek onunla dalga geçme ikiyüzlülüğünden de utanmayan bir karaktere sahiplerdi.
Sibel Can’ın “gidene boş ver gelene hoş geldin de başka çaresi yok” şarkısı tam da onların karakterine uyuyordu.
Böyle karakterler sebebiyledir ki toplum neyin ne olduğunun farkında olamamıştı. Hâlâ da ülkede algı ile olgu arasında uçurumlar sürüp gitmeye devam etmektedir…
Bu sebeple dönemin kudretli paşası iken onun açtığı yoldan peydahlanan ve beslenip palazlanan bir zihniyetin devamı olan çok uluslu oluşumlar, bugün doksanlık bir ihtiyarın piri faniliğine bile aldırmadıkları gibi ölenin ardından hayır konuşulur geleneğimizi de bir kenara atarak seçim meydanlarında “darbe kalıntılarını biz temizledik” diyerek oy devşirmeye devam edebilmektedir.
***
Sevgili okuyucular,
Hem gazetemize hem bölgemizin güçlü sesi Marmara Haber’e ödül verilmesinin sevincini yaşıyoruz…
Bakın nasıl bir haberden gazetemize ödül verildi?
Çerkezköy’de yaşayan bir vatandaşın, bir kamu kurumu tarafından zarara uğratıldığını haber yapan gazetemiz, önce o kurumun yetkilisi tarafından dava edilip tazminata mahkûm ettirilmişti. Ardından da Yargıtay’da dava bozulmuştu. Türkiye’deki yerel basının zorluklarını ve çalışma şartlarını göz önünde bulunduran Yerel Basın Birliği Derneği, Çerkezköy Haber’in dile getirdiği bu haberi, gazetecilik mesleğinin toplum için ne denli önemli olduğunun göstergesi olarak ödüle layık gördü.
Gazetemiz sahibi gazeteci Şaban Kardeş’e bu haber vesilesiyle ikincilik ödülü verilirken, mesleğin olmazsa olmazlarından sayılan bir fotoğraf makinesi de hediye edildi.
Yine bölgemizde yayın yapan Marmara Haber Gazetesi de arkadaşımız Seyit Süren’in hazırladığı “Trakya’nın il ve ilçelerini tanıyalım” başlıklı yazı dizisi ile yazı dizisi kategorisinde mansiyon ödülü aldı.
Kendilerini tebrik ediyor, yerel basının bu ülkenin ve demokrasinin kılcal damarları ve bir bakıma “nabzı” olduğunu bu vesileyle bir kez daha dile getiriyoruz.
Sağlıcakla…
Yorumlar