Kaç seneden beri Suriye'de süren Esad filminin ardından IŞİD belası PYD maşası arasında sıkışan Türkmen kardeşlerimizin gösterdiği kahramanca mücadeleye duyarsız kalamazdık. Bir şeyler yapmalıydık. Bir çivi bir makarna olabilir miydi? Bir ayakkabı, bir kutu salça, ya da ne bileyim bir kilo pirinç…
Çerkezköy Adliyesinden iki değerli dostum Erbay Bekiroğlu ve Vedat Deniz birkaç isimsiz kahraman ile oturmuş memleketim içinde bulunduğu durumu, yenidünya düzeni mücadelesini ve mücadelede üç ateş arasında kalan soydaşlarımız, kardeşlerimiz için ne yapabileceğimizi konuşuyorduk…
“Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” demiyor muydu Sevgili Peygamberimiz? Onlar bizim hem sınır ötesinde komşumuz, hem soydaşımız değil miydi? Kaldı ki onlar Osmanlı’nın Hac kafilesinin yol boyu güvenliğini sağlasın diye oraya gönderdiği öz be öz bu ülkenin insanlarıydı.
Ne var ki Kurtuluş savaşı sonrası Kerkük’teki Musul’daki, Ahıska’daki, Yunanistan’daki binlerce soydaşımızın bir tarafta kaldığı gibi, Bayır bucak Türkmenleri de Suriye topraklarında vatanından cüda kalmıştı.
Bu anlık fikir ile “bir yardım kampanyası başlatabilir miyiz?” dedik. Bu düşüncemizi ilçemizin idari ve mülki makamlarıyla paylaştığımızda işin çok da zor olmadığını gördük ve hemen kolları sıvadık.
Ne diyecektik kampanyada slogan olarak: Rahmetli Başbuğ’un o meşhur sloganı bize ilham oldu. Demişti ki: “Ne Amerika ne Rusya ne de Çin! Her şey Türkiye için!” Biz de dedik ki: “Ne Amerika ne Rusya ne de Çin! Her şey Bayır bucak için!” Hiçbir menfaat gözetmeden… Hiçbir siyasi ve şahsi beklenti içinde olmadan…
Sadece Allah rızası için… Sadece ülkemizin milletimizin devletimizin sorumluluk duygusuyla dolu vatandaşları olarak bu kampanyayı başlattık.
Cuma günü, Cuma namazını müteakip Osmanlı Camii karşısında, Belediye Meydanında kurduğumuz Bayır bucak Türkmenlerine yardım çadırına ilk dakikadan itibaren yardım yağmaya başladı.
Öylesine geliyordu ki yardımlar duygulanmamak mümkün değildi… Kimi Bross Tekstil A.Ş. gibi on bin çorap ile katılıyordu kampanyaya… Kimi bütçesine göre bin liralık, kimisi iki bin liralık, kimi on liralık yardım ile… Kimi de cebindeki son 4 lirayı verecek kadar cömertten de öte isar sahibi olarak… Yani kendine lazım olanı kardeşine tercih edecek kadar cömert olarak…
Evet Çerkezköy işte bu yürekli, bu mert, bu cömert insanların şehriydi… Derim ya hep “Çerkezköy Türkiye, Türkiye Çerkezköy’dür” İşte Çerkezköy’ün… İşte Türk insanının… İşte Türk halkının kadirşinaslığı, alçak gönüllülüğü ve yardımseverliği… Bu güzel hasletler karşısında bizim yaptığımız rahmetli dedemin söylediği gibi bir avuç fayda olarak kalıyordu…
Yardım çadırına gelen 87 yaşındaki nur yüzlü teyze dedi ki: “Evladım benim de on liram var, bunu alın!”
“Teyzeciğim nakdî yardım almıyoruz. Ama seni kırmayacağız, sen burada bekle, bu parayla bir iki paket makarna alıp gelelim, makbuzunu sana verelim.” Böyle deyince arkadaşlar bakkala gidip gelene kadar o teyzenin orada, o duruşu var ya, günümüzün “Nene Hatunu” gibiydi… Moral verdi, azim verdi bize…
Türk milletinin ne kadar imanlı, ne kadar inançlı ne kadar duyarlı; ne kadar kararlı olduğunu bir kez daha gördük… Yaptığımız kampanyanın yüreklerde karşılığını bulduğunu anladık… Ne kadar doğru ve hayırlı bir iş olduğunu görmenin huzurunu yaşadık…
O teyzeden birkaç saat sonra yardım çadırına gelen bir başka kişiyi anlatayım size: “Siz burada ne yapıyorsunuz?” diye sordu. “Suriye'de ateş çemberinde kalan Bayır bucak Türkmen’i kardeşlerimiz için yardım topluyoruz” dedik.
Yüzündeki duygulanmayı kelimeler anlatmaz. Belli ki cebinde yardım edecek parası yoktu. Ama o asil çehre, o Alp Arslan’ın torunu, ne yaptı biliyor musunuz? Üzerindeki kazağı çıkartarak “Alın bunu da benden gönderin arkadaşlar” dedi ve gözlerini silerek ayrıldı oradan…
Bir başka aslan parçası, getirdiği 2 paket dolusu kuru gıdayı teslim ederken baktım iki paket de sigara getirmiş. “Bu sigara da ne?” dediğimizde hiç tereddüt etmeden şu cevabı verdi: “Abi sen koy! Orada cephede buna da ihtiyaç var”
Evet, biz düşünememiştik. Sigara sağlığa zararlıydı ama orada buna da ihtiyaç olacağını bir tiryaki hassasiyetiyle düşünmüştü o güzel insan…
Bir öğrenci geldi… Cebindeki dört liralık harçlığını vermek istedi. O da nakdi yardım olmadığını öğrenerek gitmişti. Baktık az sonra elinde bir paket makarna ile gelmiş yavrumuz… Allah’ım bu ne asil millet böyle…
İşte milletimizin kadirşinaslık örneği… Hangi birini yazayım bilmem ki…
Ben buradan bir hafta sürecek olan bu kampanyada ilk günden itibaren bize inanan… Bize güvenen… Bu çadıra Bayır bucak Türkmenlerimiz için seferber olan başta kamu kurumlarımıza… Ve… İmanlı, inançlı, yardımsever Çerkezköy halkına bir değil bin kez teşekkür ediyorum. Haydi Çerkezköy, diyorum…
Yorumlar