Açlık, gerçekten bir bekâ meselesidir. Türk milleti sabırlıdır, merhametlidir, metanetlidir, gözü toktur ama insanların tahammül eşiğini de zorlamamak hele aptal yerine hiç koymamak gerekir. Açıklanan rakamların en az 1-2 kat üzerinde enflasyon oranı olduğunu herkes biliyor ama susuyor. Sükût aslında ikrardan gelir. Yani bir nevî kabuldür. Bir de susmayıp bu aşırı yüksek enflasyonu sanki olumlu bir gelişme varmış gibi laf ebeliği ile millete yutturmaya çalışanlar var ki asıl suçlu onlar. Mesela diyorlar ki "Ekonomide olağanüstü birşey yok", "Ekonomide en güçlü döneme giriyoruz.", "Gerekirse kendi yağımızda kavruluruz.", "Ekonomik kriz var diyenler ülkemize karşı küresel operasyonun işbirlikçileridir." ve daha neler neler...
Siyasi liderlerin birçoğu 65 yaş ve üzeri olduğu için eskiden olduğu gibi evdeki tencerede sadece tarhana kaynasa yeteceğini zannediyorlar. Halbuki artık tarhana bile alınamıyor, yapılamıyor. Yapmaya kalksanız ana malzemesi domates, buğday unu, kırmızı biber, yoğurt fiyatlarına bakınca cesaret eden olur mu bilemem! İsterseniz bir deneyin; domates kg 20-30 TL, buğday unu kg 10 -18 TL, kırmızı biber kg 40-50 TL, yoğurt kg 10-20 TL arası değişiyor. Sütü kendiniz alıp yoğurt yapsanız da aşağı yukarı aynı maliyete ulaşıyor. Yani geçen yıl ki gibi 1,5 TL'ye domates, 3-4 TL'ye un falan yok.
Kaldı ki bugün kimse kendi yağı ile kavrulup, geçinecek bir ortamda yaşamıyor. Attığınız her adımda para ödüyorsunuz; içtiğiniz su, yediğiniz ekmek, verdiğiniz kira, yaktığınız doğal gaz, harcadığınız elektrik, kullandığınız toplu ulaşım ücreti, mazot, benzin, kağıt vb. aklınıza ne gelirse en az % 100 ile 250 arasında zam gelmiş durumda. Çocuğunuz varsa gelin de kendi yağınız ile kavrulun bakalım; okul ihtiyaçları, beslenme ihtiyacı, servis ücreti, giysi, ayakkabı, sağlık harcamaları, anlık ortaya çıkan ihtiyaçlar, çocuğunuzun canının çektiği şeyler, oyuncaklar vs. daha birçok şey yazarım. Ama kendileri kuş sütünün bile eksik olmadığı mükellef iftar ve sahur sofralarında sazlı, sözlü, defli istedikleri gibi eğlenerek yiyip içerken, millete neden kuru ekmeği, boş tencereyi, kendi yağı ile kavrulmayı reva görüyorlar? Millete bu dayatmayı yapmaya hakkınız yok! Asıl siyasilerin bu dertle veya kendi yağı ile kavrulması gerekir, milletin değil!
Bırakın üniversite çağındaki gençlerimizi, ilkokuldaki küçük yavrularımızın bile gelecek, geçim kaygısı duyduğunu ve anne babalarına "İleride biz nasıl yaşayacağız, bu ekonomi düzelecek mi?" diye endişe ile sorduğunu görüyoruz. Bu korkuyu ve endişeyi yaşatanlar kimler? Sorumlusu kim? Onların çocukları da bu soruyu soruyor mu acaba? Sokakta gülüp, oynaması, huzur ile okula gidip gelmesi gereken çocuklarımıza bu endişeyi yaşatmaya ne hakkınız var?
Kasaba siyasetiyle, beylik sözlerle, yalan dolanla, kuru hamaset, siyasi goygoyculuk ile bu sorunlar çözülmüyor, çözülmeyecek. İktidarın da muhalefetin de kendisine çeki düzen verip birbirini hain ilan etmek, devlet ile belediyeleri çocukça kavga ettirmek ve algı oluşturmak yerine, vatandaşın karnını doyuracak kalıcı çözümler üretmesi gerekir. Evet bu dediklerim zor ama imkansız değil! Bu gidişat da hiç iyi değil. Bizden söylemesi!
Yazımın sonunda, bundan 103 yıl önce işgalci devletleri ve onların piyonu Ermenileri sevindirmek için İstanbul'un göbeğinde asılan Milli Şehidimiz Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey'i rahmetle anıyorum.
Burak CANDAŞ
Yorumlar