Özellikle 1 yıldır yapımı devam yollar, kaldırımlar, yapılan parklar, binalar, yenilenen köprü…Bunların yapım aşamasında hepimiz trafik, çamur, çukur vb. durumlar nedeniyle epey sitem ettik ama sonuç güzel olacak inşallah. Umarız Belediye Başkanı Sayın Vahap Akay’ın da dediği gibi yıl sonuna kadar bu konunun da büyük kısmı çözülmüş olur. Ancak benim konu etmek istediğim, madalyonun öbür tarafı…
6 yıldır Çerkezköy’de yaşayan bir eğitimci olarak sadece bu kısa zamanda dahi birçok değişime şahit oldum. 6 yıl öncesine baktığımda 2016’da 140 binlerde olan nüfus, bugün 200 bine dayandı. Ancak dikkat ediyorum da nüfusun sayısal veya niceliksel artışı yanında nitelik yönünden olumsuz bir gidiş görüyorum. Çerkezköy’e eskiden de Türkiye’nin her yerinden insan göçüyordu ancak bu son yıllarda yaşanan göçlerle sanki sosyal, kültürel ve eğitim yönünden iyice bir kötüye gidiş var gibi… Bunu sokakta, caddede, trafikte, okullarda, apartmanlarda her yerde müşahede etmek mümkün.
Evet sadece 6 yıl önce dolmuş, otobüs, bireysel araç kullananlar daha kibardı. Şimdi kimse birbirine yol vermiyor. Yol ve köprü yapım aşamasında geçici süre daralan yollar insanları da daralttı anlaşılan! Kimsede tahammül kalmamış. Tabii yaşanan ekonomik krizin insanların psikolojisini etkilediğini de hesaba katmak gerek! Ayrıca yol geçen hanı gibi ülkemizde istediği şehire kafasına estiği gibi gidebilen bir mülteci, sığınmacı, kaçak, göçek sorununu da buna eklemek gerek!
Çünkü yaşadığımız coğrafyanın ne kadar safrası varsa ülkemizde birikiyor! Tabii bizim ülkemizin de safrası sanki Çerkezköy gibi sanayi şehirlerinde birikiyor gibi… Bunu yazarken bölgesel, ırki, dini, mezhebi bir ayrım yapmadan söylüyorum, gerçekten sosyal, kültürel ve eğitim yönünden günümüzden en az 100 yıl geride olan bir sığınmacı istilası ile karşı karşıyayız. Bu kadar alt kültürü dengelememiz mümkün değil. Dolayısıyla ülkemizin kültürel ve sosyal yapısı bu yoğun demografik değişimden olumsuz etkileniyor. Aynı şekilde Çerkezköy’e yoğun şekilde artarak devam eden ülke içi göç de nitelik olarak düşük…
Belki korunaklı, havuzlu villa ve sitelerde oturan, alışverişini kapıcısına yaptıran, sokakta hiç yürümeyen, pazara, çarşıya çıkmayan kişiler için bu dediklerim abartılı gelebilir. Bir hafta sonu 1 saatinizi Çerkezköy içinde geçirin, dediklerimi daha iyi anlarsınız… Özellikle ülke içi göçte, genelde sıfırı tüketmiş ve iş bulma ümidiyle ilçemize gelen ve kolayca iş bulan yeni nüfusun diğer yansımalarını da kısaca anlatayım. Okuma yazma bilmeyen anne-baba, anne - babanın ayrı şehirlerde yaşadığı parçalanmış aile çocukları, çalışan anne – baba ve ailesini sadece işe, okula giderken görebilen çocuklar…
Okullarda, sokaklarda, parklarda yaşanan disiplin ve asayiş sorunlarında hep bu tablonun sonuçlarını görüyoruz. Tabii bununla birlikte ücra bir köyden buraya göçtüğünde karşılaştığı yeni ortamda, arkadaşlarının yaşadığı hayat karşısında aşağılık kompleksine kapılan, bunun sonucunda kendini şiddet, kavga, kurallara aykırı davranma ve benzeri farklı şekillerde ifade etmeye çalışan gençlerimiz de cabası… Kentpark’ta akşamları keyfine göre hoparlör getirip, son ses müzik açan, etrafı rahatsız eden, halay çeken, tepişen, aslında otoriteye kendince meydan okuyan ve hiçbir şekilde uyarılmayan, sadece izlenen gruplar…
Sokak ve caddelerde yüksek sesle müzik açıp, gelene geçene sataşmak için bahane arayan gençler, altlarındaki mobiletle sinek gibi her yerden vızır vızır çıkan, yol, kaldırım, ara sokak, yaya tanımayan motokurye ve mobiletli gruplar…Bu gidişi durdurmak gerek!
Tabii bu şehire göç edip, değer katan, yatırım yapan, istihdam sağlayan, kamu v özel sektör görevlerinde bulunan birçok değerli insan da var. Yine de olumsuz yönde bu kadar değişimin normal olmadığını ve acilen sosyologlarca incelenmesi, tedbir alınması gerektiğini ve sosyo-kültürel seviyeyi biraz olsun yükseltmek için bu şehire acilen tam teşekküllü bir üniversitenin şart olduğunu düşünüyorum.
Daha yaşanılır bir Çerkezköy ümidiyle…
Burak CANDAŞ