Bir dönemin yasaklama ve engelleme çabalarını halkın kabul etmediği her milli bayramda daha da pekişiyor. Anma ve kutlama törenlerinin büyük bir heyecan ve katılımla yapılıyor olması gurur vericidir. Ancak ülkemizin içinde bulunduğu durum ve milletimizin yaşadığı, bir türlü aşılamayan sorunlar göz önüne alındığında; doğruyu söylemek gerekirse aynı cümleleri kurmak için zorlandığımı da yazmak zorundayım.
Sadece ülkemizde değil, dünyada çok hızlı bir değişim yaşandığına şahit oluyoruz. Değişim yaşanırken geçmişte olanlar, yapılan mücadeleler unutulabilir. Çabuk ve çok unutkan bir yapımız olduğu için geçmişte yaşananları unuttuğumuz, üstelik ders almadan unuttuğumuz çok yaşanmışlar vardır. Örnek olarak; kurtuluş savaşında ulusumuzun ve vatanımızın yaşadığı günlerin, çekilen acıların ve yokluklar içinde verilen mücadelelerin de çabuk unutulduğu gösterilebilir. Bu durum karşısında bir şeyler yapmak gerektiğine inandığım halde hiçbir şey yapılmadığını gördüğüm için her geçen gün vatanım ve milletimin geleceği için daha da çok üzülüyorum.
Ulusumuzun yazgısı; 19 Mayıs 1919'da Samsun'da atılan ilk adımdan sonra on binlerce şehit ve gazi kanlarıyla, emperyalizme karşı dünyada kazanılan ilk zafer ile değişmiştir. Yedi düvele karşı imkansızı başaran böyle bir milletin torunlarının yüz yıl sonra emperyalizmin yerli ortakları olarak kabul edilmesi gereken hırsız iş insanı, bürokrat ve siyasetçiye bu kadar kolay nasıl teslim oldu bir türlü kabul edemiyorum. Çok partili siyasi yaşamda siyasetin kişisel çıkar sağlayarak zenginleşme aracı olarak kullanılması; sorunları çözüleceği yerde çözümsüzlüğe götürmüştür. Halkın sessiz kalarak, itiraz etmemesi sonucu soygunlar adeta kader olarak kabul edilmiştir. Çok partili siyasi yaşamda iktidar seçeneği siyasi partilerin soygunları önlemesi beklenirken, iktidar değişiminde siyasetin finansmanı için yolsuzlukta yarışır hale gelmesi de halkı çaresiz bırakmıştır.
Milletimizin başta ATATÜRK olmak üzere milli mücadelede vatanı düşman işgalinden kurtaran şehit ve gazilerimizi minnetle andığını görüyor, mutlu oluyoruz. Öte yandan kurtuluş savaşından sonra gerçekleştirilen, dünya siyasi tarihinde emsali olmayan Cumhuriyet devrimini acaba anladık, anlattık ve sahip çıkabildik mi? Bana göre kurtuluş savaşında vatanı ve milleti için gözünü kırpmadan şehit olan kahramanların vasiyetini tam olarak yerine getiremedik. Şehitlerimizi anmanın yanı sıra onların emaneti olan Cumhuriyet devrimlerini anlamak, sahip çıkarak başarılı olmayı, ATATÜRK'ün hedefi olan ileri medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmayı başaramadık.
Emperyalizmi bu topraklardan def ederek Cumhuriyet devrimini gerçekleştiren bu büyük milletin çaresizlik içinde hala kuru soğana muhtaç olmasını açıklamak gerçekten çok zordur. Oysa kahraman atalarımız, hangi şartlarda nasıl bir mücadele vererek yedi düvele karşı örnek bir Türk mucizesi başarmışlardı. O günlerin unutulmaması için Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün bizzat kendi yazdığı NUTUK adıyla yayımlanan eserinin her evde bulunması gerektiğine inanırım. Çünkü kurtuluş savaşı ve cumhuriyet devrimi ile ilgili gerçek bilgilere sadece NUTUK'ta bulmak mümkün oluyor. Çakma tarihçilerin TV ekranları ve kurgu kitaplar vasıtasıyla hiçbir kaynağa dayanmayan yaydıkları yalan yanlış bilgiler ile karşı devrim hareketi yürütmeye çalıştıklarını görüyoruz. Bunlarla mücadele, ancak gerçek kaynağa dayalı bilgilerin yer aldığı NUTUK ile yapılabilir.
Halkımızın okumayı çok sevdiği söylenemez. Evine NUTUK bulundursa da çok sık okuyacağını düşünmüyorum. Ama hiç olmazsa ATATÜRK'ün Gençliğe Hitabesinin arada bir de olsa okunmasını okurlara öneriyorum. Ben çok sık okuyorum, yaşadığımız ve gelecekte karşılaşacağımız sorunları ve çözümünü o kısa metinde buluyorum. Her okuduğumda gözümü kapayınca karşımda ATATÜRK'ü görüyor, yılgınlıktan, küsmekten vazgeçiyor yeniden hırsla ne yapılabiliriz diye düşünmeye, yazmaya başlıyorum. Aynı duyguları paylaşan okurlar da denesin, sevdiklerine önersin. Cumhuriyet zincirine yeni halkalar ekleyerek büyütmek zorundayız. Bakın çare kurtuluş ve kuruluş ayarlarımıza dönerek, cumhuriyet devrimlerine sahip çıkmaktan geçmektedir. Şimdi, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün vasiyetini yerine getirme zamanı: Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir!.. Anmaktan daha çok, anlayarak...
NOT: Başlık 2005 yılında yayımlanan Çerkezköy Haber Gazetesindeki yazımdan alınmıştır.