Zamanı yaratan Allah, akılla onurlandırdığı insanın ilimde yeni icatlar bulmasının fırsatını vermiştir. Ancak, zamanı durdurmaya dönük hiçbir bilgi ve fırsat vermemiştir. Bu yüzden ölümün de çaresi yoktur.

Yani zaman durdurulamaz bir süreç. Hiçbir güç, ya da kuvvet zamanı asla durduramaz.

Öyleyse yaşanılan hiçbir şeyin geri dönüşü yoktur. Klavye ile yazdığın hatalı bir yazıyı geri alabilir, silebilir, yenileyebilir ya da değişiklik yapabilirsin. Bunları yaparken de hala zaman akar. Hepsini aynı zamanda yapman imkansız.

Akıl sahipleri, durmadan akan zamanı iyi düşünür ve zamanın insana neler verdiğini ve insandan neler aldığının hesabını iyi yaparsa, yaşamını daha faydalı kullanabilmeyi de daha net görür.

Her kim, iyi yada kötü ne yaparsa, geçen zaman içinde kendi hanesine yazılmıştır. Kur’an da öyle demiyor mu?

“Yaptıklarınız amel defterine kaydediliyor” diye. Demek ki, hızla yürüyen zamanın içinde kendi zamanını yaşayan, akıl ve düşünce gibi önemli bir servetin sahibi kılınan bizler, durdurulamaz zamanın ne anlatmak istediğini de düşünmeliyiz.

Belki her günün akşamında o günün muhasebesini vicdanen yapmış olmak, zamanı daha iyi kullanmanın bir yoludur. Yapılan her şey yapıldığı zamanın içinde ve hafızalarda kalıcı olarak etki bırakıyorsa, gerçekten yaptıklarımızın muhasebesini yapmamız gerekmiyor mu?

Hz. Adem ile Havva’nın yaratıldığından bu yana kaç milyar insan kendi zamanını yaşadığını tahmin edebilen var mı?

Evet, herkes kendi zamanını yaşıyor. Çünkü, her beden yaşaması gereken zamanda yaratılmıştır. Her insan için ayrı işleyen yaşam zamanı bittiğinde ise zamanın içindeki yolculuk, yine her insan için ayrı ve tek olarak bedeninden çıkarak başka bir evrede yaptıklarının hesabı sorulmak kaydıyla zamanın içindeki yolculuğuna devam edecek.

İnanmayanlara söylenecek söz yok. Çünkü onlar kendilerine verilen aklı yeterince kullanamıyorlar. Evrenin ilminden, yaratıcıyı keşfedemeyecek kadar zavallılar.

Öyleyse, her saniyeyi ne şekilde geçirdiğimiz çok önemlidir. Kaç kişiyi üzdüğümüz. Kaç kişiyi kırdığımız. Kaç kişinin hakkını bilerek yada bilmeyerek gasp ettiğimiz. Ya da kaç kişiye faydalı olduğumuz. Topluma ne bıraktığımız. Hangi işleri yaparak toplumun ya da insanların yararına ne kadar zaman ayırdığımız. Neyin peşinden ne kadar koştuğumuz. Vs. Vs…

Evet, sevgili okurlar. Yeni yıl geliyor. Neler getireceğini kimse bilemez. Kahinler anca tahmin eder. Ama zaman yaşandıkça ve her zaman her ayrı kişi için ayrı işledikçe ve kaydedildikçe gerçek yaşam olarak yerini alır.

Öyleyse, neler getireceğini bilmediğimiz yeni bir yıl için, çılgınca eğlenip kendinden geçene kadar alköl almak doğru bir düşüncenin ürünü olamaz. Güzel umutlar ve güzel dileklerin hepsine insanlık için şimdiden katılıyorum. Ötesi çılgınlıkları ise tasvip etmiyorum.

Bunu kendi nefsim yada kendi çıkarım için değil, yeni nesil insanların, kendi geleceklerini kurmada bir nebze katkım olabilir düşüncesiyle yazdım.

Yeni nesil, daha iyi düşünen. Kendi yaşam zamanını daha iyi değerlendiren ve geleceğini insanlığın daha çok huzuru için çalışmaya hazırlayan bir nesil olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, 2012 yılının acı çeken tüm insanların acılarının son bulacağı gelişmelere vesile olmasını diliyorum.