Gözden kaçırmayın

Tekirdağ’da katliam gibi kazaTekirdağ’da katliam gibi kaza

Muharrem Ayı'nın ilk orucu önceki gün tutulurken, Çerkezköy Hacı Bektaş-ı Veli Sosyal Kültür ve Eğitim Derneği tarafından düzenlenen ilk iftara Çerkezköy Belediye Başkanı Ali Ertem de katıldı. Alevi Dedesi Sinan Boztepe, Peygamberler Tarihi irdelendiğinde birçok önemli olayın Muharrem Ayı'nda gerçekleştiğini anımsatarak, 'Oruç tutmak, sadece midemizi aç bırakmak anlamına gelmez. Nefsimizi de, haram olan her şeye karşı dizginlememiz gerekir.' diye konuştuÇerkezköy Hacı Bektaş-ı Veli Sosyal Kültür ve Eğitim Derneği’nde önceki ilk Muharrem orucu açıldı.BAŞKAN ERTEM DE KATILDIÇerkezköy Hacı Bektaş-ı Veli Sosyal Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı Dr. İsmail Doğaroğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri, Alevi Dedesi Sinan Boztepe ile çok sayıda alevi inancına mensup çok sayıda kişinin katıldığı ilk iftarda Çerkezköy Belediye Başkanı Ali Ertem de yer aldı. HER AKŞAM İFTAR VERİLECEKİftar öncesi Alevi Dedesi Sinan Boztepe dua okudu. Ardından da iftar yapıldı. Çerkezköy Hacı Bektaş-ı Veli Sosyal Kültür ve Eğitim Derneği’nde Muharrem Orucu boyunca 14-28 Aralık tarihlerinde her akşam iftar verilecek. ‘’ORUÇ İNSANLIĞIN VAR OLDUĞU GÜNDEN BUGÜNE VARDIR’’Oruç ile ilgili bilgi veren Alevi Dedesi Sinan Boztepe ‘’Orucun Arapça’da kelime anlamı ‘savm ve siyam’ olarak geçer. Savm; hareketsiz kalmak, susmak anlamındadır. ‘’Ben, çok merhametli olan Allah’a oruç adadım, artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım. (Meryem 26) Kur’an savm kelimesinin, oruç tutmak ve susmak anlamında iki şekilde kullanıldığını işaret etmektedir. ‘’Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizin de üzerinize farz kılındı. Bu sayede korunmanız umulmaktadır. (Bakara 183) Bu ayetten de anlaşılacağı üzere Hz. Adem’den Hz. Muhammed Mustafa’ya kadar tüm peygamberler oruç ibadetini yerine getirmişlerdir. Öyleyse, oruç tutmak, insanlığın var olduğu ilk günden beri vardır. İlk insan olan Hz. Adem’den Hz.Muhammed’e kadar Muharrem orucu tutulmuş ve insanlığa verilen ilahi emirlerde oruç telkin edilmiştir. Dünyanın bütün büyük dinlerinde belirli kutsal zamanlar sırasında da ya da öncesinde veya özel nedenlerle oruç tutuluyordu. Bütün tarihi kaynaklar, oruç adetinin insanlığın eski bir geleneği olduğunda birleşmektedir’’ dedi. ‘’ORUÇ GERÇEK MANASI İLE ELE ALINMALI’’Orucun gerçek manasıyla ele alınmasının doğru olacağını vurgulayan Boztepe şunları söyledi: ‘’Oruç, zahiri manada; Allah’a şükretmek, nefsi aç bırakarak yoksul, yetim, çaresiz ve sağlığı kendisini güçlendirmeye yetmeyen insanlarımızın çaresizliklerini ve sıkıntılarını hissedip merhamet duyguları geliştirmek, bu çaresiz insanlara yardım elini uzatmaktır. Lakin günün belirli saatleri arasında herhangi bir şey yemeden ve içmeden sadece aç kalmak oruç tutmak olabilir mi? Sadece midenin aç kalması ile yapılacak bir ibadet ne denli doğru olabilir? Hz. Muhammed Mustafa ‘’Nice oruçlular vardır ki, oruçlarından onlara sadece bir açlık kalmıştır’’ diye buyurmaktadır. Öyleyse orucu gerçek yani özü tibariyle ele almamız daha doğru olacaktır. Hakiki inananın orucu 365 gündür. O kişi yaşamı boyunca halk için çalışır, paylaşımcıdır, komşusu aç iken o tok gezemez. İnsanlar sefalette iken o saltanatta olamaz. O gerçek inanandır ki sadece nefsini, yani midesini değil, bütün uzuvlarını harama karşı bağlı tutar. Öz ile tutulacak bir oruçta; tüm beden ve ruh bir bütünlük arz eder. Kötü fiiliyatları düşünmeyerek zihin oruç tutar, harama bakmayarak göz oruç tutar. Çirkin sözü duymayarak kulak oruç tutar, nefsi uyandırarak kokuları koklamayarak burun oruç tutar, kendisine ait olmayanı almayarak el oruç tutar, zinaya meyil etmeyerek herkesi bacı ve kardeş olarak gören bel oruç tutar, cümle yaratılana gönül gözüyle bakıp muhabbet besleyen vicdan oruç tutar. İşte Hz. Adem’den günümüze kadar peygamberlerin ve velilerin tuttukları ve bize öğüt verdikleri oruç ta budur. Kin, kibir, iftira,yalan, gıybet, riyakarlık, haramzadelik ve şehvet gibi olumsuz hal ve davranışları bulunan bir kişinin; özel dini günlerde sadece midesini aç bırakarak tuttuğu bir oruç ile kendisini kandırmaktan öteye geçemeyecektir’’ ‘’BİRÇOK ÖNEMLİ OLAY BU AYDA GERÇEKLEŞTİ’’Konuşmasını, Muharrem ayı ile bilgi vererek sürdüren Sinan Boztepe: ‘’Muharrem, kutsal sayılan bir ayın ismidir. Peygamberler tarihi iyice irdelenecek olursa, bu ay içerisinde birçok güzelliklerin yaşandığı görülecektir. Birkaç örnek vermek gerekirse; Hz. Adem ve Hz. Havva Muharrem ayında affedilmiştir, Hz. Şit yine bu ayda dünyaya gelmiştir. Hz. İbrahim bu ayda ateşe atılmış ve büyük bir mucize ile yanmadan kurtulmuştur. Hz. Eyyub on iki yıl boyunca hasta yatağında bitkin bir şekilde yatmış bu ayda derdine deva bulmuştur. Hz. İsmail bu ayda dünyaya gelmiştir, Hz. İsa bu ayda semaya yükselmiştir. Hz. Yunus bu ayda balığın karnından çıkmıştır. Buna benzer birçok güzellikler bu ay içerisinde yaşanmış, bütün peygamberler muharrem ayının ilk on gününü oruçlu olarak geçirmişlerdir. Muharrem orucunun varlığı ve sayısı hakkında ‘’yemin olsun tan yerinin ağarma vaktine, On geceye (Fecr, 1-2) ayetini referans olarak almalıyız. Bu ayeti takiben ‘’Oruç, sizden öncekilere fark kılındığı gibi, sizin de üzerinize fark kılındı… (Bakara, 183)’’ ayeti gelmiş ve Hz. Adem’den Hz. Muhammed Mustafa’ya kadar tüm peygamberlerin on gün muharrem ayında oruç tuttukları perçinlenmiştir. ‘’sayılı günlerde…’’ (Bakara, 184) ayeti ile muharrem ayı içerisinde belli günlerin oruçlu olarak geçirileceği gerçeğine şahit olmaktayız’’ ifadelerine yer verdi. ‘’12 GÜN TUTULMAYA BAŞLANDI’’Kerbela Vakası ile ilgili de bilgi veren Boztepe sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Hz. İmam Hüseyin, Medine’den Kufe’ye doğru bereberindeki yetmiş iki kişiyle yola çıkmış, Yezid’in mahiyetindeki Emevi ordusu tarafından Ninova yani bu günkü ismiyle kerbela denen sahada esir düşürülmüştü. Tarih; Hicri 1 Muharrem 61’di. (10 Ekim 680) Muharrem ayının birinci günü esir düşmüş, on gün boyunca insanlık tarihinin görmediği eziyet ve zulümlere maruz kalmışlardı. Hz. İmam Hüseyin ve beraberindekilerin hepsi de oruçluydular. Çünkü Muharrem orucunu tutmak Hz. Adem’den o güne kadar aksatılmadan devam ettirilmişti. Yezid, böylesine kutsal ve mübarek bir avda Peygamber evlatlarını emsali görülmemiş bir işkence ile eziyete tabi tutuyordu. Bu on günlük süre içerisinde Hz. İmam Hüseyin dahil altmış üç erkek şehir edilmiş, Hz. İmam Hüseyin’in oğlu Hz. İmam Zeynel Abidin ve dokuz kadın esir olarak Şam’a götürülmüştü. Bundan 1370 sene önce yaşanan ‘’Kerbela Vakası’’ tarihe bir katliam olarak kazınmıştır. Kerbela olayından sonra tamamı Peygamber’in öz torunları olan ‘’On iki imam’’ efendilerimize sevgi ve muhabbetten ötürü bu oruç; on iki gün tutulmaya başlanmıştır. Kerbela olayından üç hafta önce Hz. İmam Hüseyin’in amcası oğlu Hz. Müslim bin Akil ve biri beş diğeri altı yaşında olan İbrahim ve Muhammed isimli iki oğlu Kufe’de Yezid’in valisi İbni Ziyad tarafından şehit edilmiştir. Kerbela olayından önce ilk şehit edilen bu üç kişiye atfen, muharrem orucundan önce üç günlük ‘’Masum-u Pak’’ orucu tutulmaktadır’’ ‘’MUHARREM BİR ORUÇTAN ÖTE BİR MATEMİN ADIDIR’’Kerbela Vakası ile Muharrem, bir oruçtan öte bir yasın bir matemin adı olduğunu söyleyen Boztepe: ‘’Bizlerde Masum-u Pak orucu dahil bu on beş günlük süre içerisinde matem yapar, bir zamanlar çölde acı çeken peygamber sülalesini yad eder, bu haklı dik duruşu yaşantımıza kılavuz ederiz. Hz. İmam Hüseyin, kerbela’da zalimliğe, zorbalığa ve haksızlığa baş kaldırmış, geleceğe büyük ders bırakmıştır. Hz. İmam Hüseyin gibi haksızlığa dur diyebilene ne mutlu. İşte onlar ölümsüzlerdir, adları her anıldığında ‘’Rahmet’’ ile yad edilirler. Ya Yezid; adı her geçtiğinde ‘’Lanet’’ ile söylenir, kıyamete kadar zalimliğin ve zorbalığın örneği olarak aktarılacaktır’’ şeklinde konuştu. ‘’MUHARREM ORUCUNDA YAPILMASI GEREKENLER’’Muharrem orucunun nasıl tutulacağından da bahseden Alevi Dedesi Sinan Boztepe şunları söyledi: ‘’Kerbela’da on gün boyunca Ehli Beyt’e yanlarından akıp geçen Fırat nehrinden bir damla su içmelerine izin verilmemiş, o masumlara susuzluk ile işkence yapılmıştır. Bundan ötürü oruç süresince su içilmez. Bu ayda canlılara zarar verilmez, av yapılmaz, hayvan kesilmez ve dolayısıyla da et yenilmez. Kuluçkaya yatırıldığında içinden canlı çıktığından ötürü yumurta da yenilmez. On beş gün yas çekildiğinden erkekler sakal traşı olmaz, evli çiftler aynı yatağı paylaşmaz, dünyevi zevk ve ihtiraslardan uzak durulur. Bu ayda eğlence yoktur. Düğün, nişan ve sünnet gibi etkinlikler yapılmaz. Hasta olup ta ilaç kullananlar, yaşlanmış olup bedeni gücü zayıf olanlar, çocuklar, seferi olanlar, aybaşı olan kadınlar oruç tutmaktan muaftırlar. Unutulmamalıdır ki oruç sadece aç kalarak tutulamayacak kadar büyük bir olgudur. İş Muharrem Orucu’nda olunca; asıl yapmamız gereken matem ve yas tutmak, Kerbela’da Yezid’in zulmünden acı çeken Ehli Beyt mensuplarını yad etmek, Hz. İmam Hüseyin’in verdiği ve canıyla, kanıyla yazdığı Kerbela destanından ders çıkarıp ve onurlu yaşamayı prensip edinmemizdir’’ ‘’BU YIL 29 ARALIK KURBAN GÜNÜ’’Sinan Boztepe sözlerini şu şekilde tamamladı: ‘’Yezid’in amacı Hz. İmam Hüseyin dahil tüm Peygamber soyunu ortadan kaldırmaktı. Kerbela katliamında Peygamber neslinden sadece Hz. İmam Hüseyin’in oğlu Hz. İmam Zeynel Abidin kurtulmuş ve bu sayede Ehli Beyt soyu devam etmiştir. Ehli Beyt’i sevenler de Peygamber soyunun devam edeceğine ve bu kurtuluşa şükredip, Muharrem orucunun ardından ‘’Şükür Kurbanı’’ keserler. Aşure çorbası ise; Hz. Nuh tufanından kalma bir gelenektir. Aşur isminde yaşlı bir kadın bu büyük felaketten kurtulup Muharrem ayının onuncu günü karaya ayak bastıktan sonra, herkesten birer parça yiyecek almış, bu yiyecekleri bir kazanda pişirmiş ve lokma olarak dağıtmıştır. O günden beri; her muharrem ayında ‘’Aşure Çorbası’’ pişirilir ve dağıtılır. Yalnız; Muharrem orucu günleri bitmeden Aşure çorbası pişirilmez. Orucun bitmesine müteakip çorba yapılır ve şükür kurbanı kesilir. Bu yıl; 14-15-16 Aralık Masum-u Pak orucu, 17 ve 18 Aralık Yas-ı Muharrem Orucu, 29 Aralık Aşure ve Kurban Günü’dür’’